Bir zamanlar şehir içi ulaşımında "dolmuş" denilen ufak minibüsler kullanılırdı.
MERHAMET
Bir zamanlar şehir içi ulaşımında "dolmuş" denilen ufak minibüsler kullanılırdı. O günkü yönetmeliklere göre ayakta yolcu alınması yasaktı. Çünkü zaten kişinin ayakta durması için yeterli yükseklik yoktu. Koltukta oturmuyorsanız, seyahat süresince eğilip iki kat olarak beklemek zorunda kalırdınız. Dolmuş şoförleri anlaşıp sefer aralıklarını geciktirirlerdi. Dolayısıyla vatandaş bu işkenceli yolculuğa mecbur bırakılırdı!
Buraya kadar hadi neyse... sonrası daha ilginç:
Zaman zaman bazı kavşaklarda trafik polisi olurdu. Önünden geçen minübüslerde ayakta duran yolcular görürse, durdurup ceza keserdi.
Eğer köşede polis varsa, onbir yaşındaki dolmuşçu çırağı "yeaat trafiiik" diye bağırır, ayaktaki yolcular (şoförün ceza yememesi için) yüzleri nerdeyse yere sürünecek kadar eğilirlerdi.
Niye!? Şoföre merhamet ettikleri için...
Tabi ki merhametli olmak iyidir ve gerekir. Ama her şeyde olduğu gibi merhametin de sınırları vardır. Kurban bayramında "koça merhamet ediyorum, onun için kesmiyorum" derseniz günaha girersiniz.
Kuralların çiğnenmesine merhametle muamele etmek yanlıştır. Çünkü kurallar toplumun düzeni için vardır. Atıklarını arıtmadan nehre akıtan fabrikatöre acırsanız, musilaj olur. Seri katile merhamet edip hapse koymazsanız, masum insanların ölmesine sebep olursunuz...
Bütün bunları niye yazdım:
Tarım arazilerinin betonlaşmasında, eski eserlerin tahribatında, kaçak inşaat yapımında, kaldırımların işgalinde, kasapların hasta hayvan kesmesinde v.s. merhametli davranılırsa; "memlekete kötülük yapılmış olunur" demek istiyorum.
İhsan Şenocak.