İbrahim Halil Çelik ;
O, en olunmaz işlerin içinden alnının akıyla çıkardı . Onu Harran Kültür ve Folklor Dergisinin yazı ailesi içinde yer olmadan önce de tanırdım. Zira onun kardeşi Ahmet Ekren benim sınıf arkadaşımdı. Babası Aziz Hafız ise, Urfa’nın Zeki Hafız ile birlikte tanınmış güzel hocalarından idiler. Nüktedan ve insanı hakka teşvik için çalışan hocalardı. Onların o karanlık devirde Urfada hoca olmak gerçekten zor idi. Ceberut bir devirde, camilerin haraç mezat satıldığı, ev olarak kullanıldıkları ve içinde yün ile yağ satıldığı dönemde idareye karşı yiğit durup çocuklara Kur’anı okutup öğretmek yürek isterdi. İşte Mehmet Ali Ekren böyle yiğit bir babanın gözetimi ve terbiyesinde yetişmiş aziz bir Urfalı idi.
Onun vefat haberini değerli kardeşim, Belediye Meclis üyem ; yılların eskitemediği Muhtarlar muhtarı İsmail Dağbaşı’ndan gece aldım. Çok üzüldüm. Benim Belediye Başkanlığım zamanında yüzümüzü ak eden bir idareciyi daha öte aleme göndermek beni çok hüzünlendirdi.
Birden aklıma geldi onunla birlikte Başkanlığım döneminde Belediyemize hizmet eden dostlarımızdan ondan önce öte aleme gidenler. Rahmetli Adil Ersöz, Mehmet Cambaz, Abdülkadir Subaşı, Mehmet Küçük, Mükremin Kaysı, Dr. Münip Görgün, Dr. Burhan Vural, Mehmet Gerger, Ali Yüksekyayla, Emin Akçiçek, Hüseyin Coşkun, Bekir Görgün, Ömer Beğenilmiş, Mehmet Tepe, Abdurrahman Canpolat, Ahmet Mermertaş, Mehmet Dartar, Ömer Saatçı , İsmail Şekerci , Mahmut Akkafa ve şoförüm Abdullah Çakır gibi değerli dostlarım birden geçti gözlerimin önünden. Allah rahmet eylesin cümlesine. Onlarla acı tatlı günlerimiz olmuştu birlikte çalıştığımız o yıllarda . Urfa için çalışıp ter dökmüşlerdi cümlesi usanmadan. Hizmette , güzellikte yarışırlardı biri biriyle. Her birinin ayrı ayrı hatırası vardır bende. Onları unutmak mümkün mü?
Ah ölüm ah! Bizi hatıralarımızla baş başa bırakan ayrılık. Yüreklerimizi yakıp, dağlayan ayrılık. Her dostun ayrılışı bir şey koparır yüreğimizden. Seneler geçerde onların acısı geçmez içimizden. Dostlarımız birer birer göçüp gidiyor aramızdan. Onlar ölümsüzlük alemine sefere çıktılar. Biz kaldık tek başımıza garip bu fani dünyada. Sıra bir gün gelecek bize de. Ne mutlu ardından rahmet okutarak giden bu dostlarımıza.
İsmail Dağbaşı büyük bir üzüntü içinde idi. Benim Mehmet Ali Ekreni ne kadar çok sevdiğimi ve değer verdiğimi bildiği için hemen bu acı haberi iletti bana. Ardından diğer dostlarım da haber verdiler. Mehmet Ali bizim iyilik meleğimiz idi. O bizim adımıza haberimiz olmadan fakir fukaraya yardım gönderirmiş. Bunu “ Reis gönderdi “ dermiş benim haberim sonradan olurdu . Dul ve yetimlerin yardımına hep koşardı. Esnafın en iyi dostu idi. Esnafın haksız ve hukuksuzluklarına da asla göz yummazdı. Kasaplardan kaçak kesilmiş etlere el koyarken yakaladıkları etleri ya yetiştirme yurduna ya da Kur’an kurslarına gönderirdi.
Onun hoş sohbet biri olduğuna herkes şahittir. O iyi bir Urfalı ve iyi bir belediyeci idi. Dostunun dostu ve sözünde duran biri idi. Urfa’ da at arabalarını kaldırıp, motorize olduğumuz zamandı. Bu çalışmada emeği en çok geçenlerden balta Dr. Münip Görgün , Mehmet Oymak, Mehmet Cambaz ve bir de Mehmet Ali idi. Aldığımız kararda : At arabalarına el koyduklarımızın yerine hak sahiplerinin her birine Maraş’tan satın aldığımız motorlu çekçekleri taksitle verecektik. Ancak onbeş yaşından küçükler bu motorları kullanamayacaktı.
Bir gün Mehmet Ali Ekren ve orta yaşlı hamın ile makama geldi. “ Reis Bek ! Bu kadının bir derdi var. Ben hal edemedim. Onun için sana geldik” dedi. Dinledim kadını. Eşi vefat etmiş , orta yaşlı dul bir hanım. Kadın konuştu: “ Benim altı çocuğum var. Beşi kız, biri erkek. Bu erkekte ondört yaşında. Eşimden de bize kalan bir at arabası var. Şimdi bunu da oğlum kullanamayacaksa ; ben kadın halimle ne yapacağım şimdi ?” dedi. Biri birimizin yüzüne baktık. Kadın haklı idi. Çare bulmak bizim görevimizdi . Birden içimden geldi : “ Mehmet Ali, bunu çözeriz evelAllah.” dedim. “ Aldığımız karadan yaş maddesini ikinci bir kararla kaldırırız bu iş hal olmaz mı? “ deyince Mehmet Ali’nin gözlerinin içi güldü. “ Bacım ben, sana dememiş miydim , bizim Reis bunu hal eder.” deyip sevinç içinde telsizini ve şapkası koltuğunun altına alarak makam kapısından hışımla çıktığını şimdi olmuş gibi hatırlıyorum.
O tam bir dert babası idi. Başı ağrıyan bile ona koşardı. Onunla çok anılarımız vardır. Seçimlerde tatlı ve derinden giden bir denizaltı gibi hareket ederdi. Onun çalışmaları bizim yüzümüzü güldürdü.
Mehmet Ali Hacca giderken onun yerine vekâletten İşletme Müdürüm Mahmut Kaplanı vermiştim. Mahmut Kaplan da Zabıta Müdürlüğünde tam bir Zaloğlu Rüstem olmuştu. Bir günde 185 esnafı kapattırmak için encümene getirtmişti. Onun hacdan dönüşü bir bayram havası içinde karşılanmıştı. Esnaf bir o kadar daha sevmişti onu. Şimdilik bu kadar hatıra yeter.
Başta kederli evlatlarına, değerli akrabalarına, Urfa kültür camiasına, seni seven dostlarına ve tüm Şanlıurfa Belediye Çalışanlarına ; Yüce Rabbimden sabırlar diliyorum. Cümlemiz başı sağ olsun.
Allahım rahmet eylesin, kabrin nurlarla dolsun ve mekanın cennet olsun aziz kardeşim benim.
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciün.