Sabah erkenden büyük oğlum Muhammed Fatih mesaj yazmış : “ Bahaettin Kaysı’nın babası Muhtar Mustafa Hakkı Kaysı ile Şeyh Muzaffer Aydın vefat etmiş, baba bilginiz olsun!” diye. Şok olmuştum.
Ben, Onkoloji Hastanesinde yatan annesinden haber beklerken ; oğlumdan böyle bir mesaj alınca hüzne boğuldum birden . Meyus ve mukadder oldum. Dilim tutuldu. Bu yetmezmiş gibi bir de telefonum acı acı çalmaya başladı. Baktım Ömer Kapalı arıyor. Açtım babası Hacı Mahmud’un iyi dostu Şeyh Muzaffer Aydın ağabeyin vefat haberini verdi üzüntülü bir sesle. Benim gerek babası rahmetli Hacı Mahmud ile gerekse Şeyh Muzaffer Aydın ağabey ile yakın dostluğumu bildiği için haber veriyordu. Kalbim sıkıştı sanki. İki güzel insanı, yılların eskitemediği bu değerli dostlarımı birden kaybetmek ne kadar da zor imiş meğer?
Biri doksan bir yıllık ömrü ile beyni saat gibi çalışan , çok kısa müddet önce verdiği röportajlarla da Urfa’nın bir kültür abidesi , muhtarların piri, espirili nükteleri havada uçuşan uluçınar arifânlarından Mustafa Hakkı Kaysı ağabey ; diğeri ise seksen altı yaşında ,ona misafir gelen her kasvetli, kederli elem dolu gönüllere şifa olacak tatlı sözlere sahip ; irfan sahibi , konuşurken kalbinin sesini kelimelerine yükleye bir maneviyat ehli idi Şeyh Muzaffer Aydın ağabeyim .
Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun her ikisininde. Her ikisi de biri birlerinin iyi dostları idiler rahmetlilerin. Aynı günde ikisi birden Recep Ayında Hakka yürüdüler. Bizleri de kederlere gark ederek gittiler . Kendilerinin ölümsüz ruhları uçtu bu fani alemden gitti öte ölümsüzlük alemine. Bizler kaldık elemler dünyasının içinde. Mekanları âli olsun. Kabirleri cennet bahçelerinden birer bahçe ve yanlarında da dostlarına yetecek yerleri olsun. Güzel dostlarım yolunuz açık olsun. Bizden önce giden dostlarımıza da selam söyleyin . Bizde geleceğiz vademiz dolunca ardınızdan . Ölüm inkar edilmez bir gerçek. Zira ruhun dönüşü geldiği yere olacaktır. Beden ölür, ruh ölmez. Ruhlarınız şad olsun. Bizi bu dünyada yetim bırakarak gittiniz aziz dostlarımız öte aleme.
Dün ; Faik Güngör kardeşimin davetine icabet etmiş , Ehlibeyt Mahallesindeki üretim mekanına gitmiştim. Tillo’lu Abdullah hocayı da Faik Güngör kardeşim davet etmişti. Tillolu olunca Abdullah hoca; Şeyh Muzaffer ağabey dostumun hastalığından konuşmuştuk. Şeyh Muzaffer ağabeyin hastalığından aberi varmış hocanın. Acil şifalar dilemiştik birlikte kendilerine . İçimden geçmişti dostum Şeyh Muzaffer ağabeyi aramak, ama arayamadım , son kez onunla konuşmak nasip olmadı . İçim şimdi buna yanıyor . Nasip olmayınca da olmuyor işte!
Tillolu Şeyh ailesiyle benim tanışıklığım ta ilkokuldan başlar. Turan ilkokulunda okurken Şeyh Feyzullah Aydın efendinin evleri okulun yakınında idi. At meraklısı ,nûranî yüzlü ve ruh gibi ince, narin yapılı bir zat idi aklımda kaldığına göre. Babam severdi onu. Onun oğlu Şeyh Misbah da bu at merakını devam ettirmişti. Mustafa Aydın’ın babası Şeyh Reşit amca iri yapılı ve uzun sessiz sakin bir zat idi. Külaflı köyünde iyi dost olmuştum.
Sonra Şeyh Berces amca ile dostluğumuz devam etti gençliğimizde. İlim erbabı alimler ile tasavvuf erbabı alimlerin sohbetleri çok güzel olurdu eskilerde. Urfa Müftüsü Halil Gönenç hoca döneminde Arap Hoca, Molla Derviş hoca, Molla Said hoca, Rafi Hafız, Şevki Hafız, Yaşar Hafız, Molla Sabri hoca , Halil Taşkın hoca gibi değerli insanların bulundukları toplantılar güzel olurdu. Bunlara bazen bizde iştirak ederdik. İşte o günlerden bugüne kadar Şeyh Muzaffer Ağabeyle dostluğumuz kesintisiz devam etti. İlkokul Öğretmenliğinden İdareciliğe ve Belediye Başkanlığından, Milletvekilime ve hatta sürgünümden bugüne dek dostluğumuz hep güçlenerek devam etti Şeyh Muzaffer ağabey ve ailesiyle. Benim her seçimimde dağ gibi yanımda durdu. Yanlışlarımızı yüzümüze çekinmeden söyledi. Doğrularımızı hep takdir etti. Urfa’nın ilk taziye evlerini birlikte ihdas ettik onunla. Sohbetlerinden istifade ettik.
Rahmetti babası , muhterem Şeyh Berces amca çok hasta idiler. Şair Nabi Mahallesindeki evlerinde Şevki Hafız, Dr. Münip ve diğer dostlarla ziyaretine gitmiştik. Şevki Hafızı çok severlerdi rahmetli . Hafız’ın tilavetine bayılırdı. Yatağından doğruldu. Sevincini güler yüzlerle bize izhar ettiler. Benden bir cığara istedi. Herkes pür dikkat bizi izliyordu. Cığarayı yaktım ve birlikte çekerek çigerlerimize bayram ettirdik. Şeyh Muzaffer ağabey içmesini istemiyordu babasının . Doktor Münip’ten yardım bekliyordu gözlerine bakarak. Doktor ise ; “ iç , iç” dedi. Şeyh Berces amcanın keyfi yerine gelince ; Şevki Hafızdan bir Aşır okumasını istedi. O gün Şevki Hafızın davudi sesiyle okuduğu o Kur’anın ayetleri ruhlarımızı mest etmişti. Okunan O ayetler bize can olmuştu. Bu ziyaretimiz günlerce Urfa da konuşulmuştu. Şimdi hayali cihan değer o günlerimizin değil mi?
Allah rahmet eylesin Şevki Hafız’a, Dr. Münip Görgün’e ve o gün bizimle olan Sabri Tepe, Mehmet Gerger, Mehmet Dartar, Mehmet Kayacan, Ömer Saatçi de göçtüler öte aleme. Ve Hüseyin Çelik onlardan kaldı geriye.
Şeyh Berces amca vefat edince Eyyüb Peygamber Camiinin haziresine defnini istedi Şeyh Muzaffer ağabey benden. Tabii o günün tüm zorlukları göğüsleyerek defnine olur dedik. Şeyh Berces amcanın cenazesi muhteşem bir cemaatle defn olundu o gün Eyyüb Peygamber Camii haziresine. Şimdi bugün Şeyh Muzaffer Aydın’nın cenazesi daha muhteşem bir cemaatle defn edildi babasının yanı başına. Şeyh Berces oğluna kavuştu bugün. O gün biz Şeyh Berces amcanın defnini cesaretimizle yapmıştık. Ama Şeyh Muzaffer ağabey , kültür bakanlığından bizzat kendisi defin izini alarak daha işini dünyadayken hal etmişti. Rahmetli Şeyh Muzaffer ağabey, vefatından sonra kimse onun defin izniyle yorulmasın diye peşin peşin bunu yaparak tedbir almıştı. Müthiş değil mi? O, Hacı Bahattin Açıkyol ile vilayette fakir fukara fonunda gönüllü olarak çalıştılar yıllarca. Kılı kırk yararak hak eden fakirlere halklarını vermeye çalıştılar. Hayırsever ve gönül ehli bir zattı. Beni de çok sever ve her yerde de gıyabımda savunurdu. Tillo da Asya hatun gönüllü bir türbedardı. Er Öğretmenlik görevimi yaptığım Külaflı köyünde Badıllı Aşiretinin Beyi rahmeti Halil Badıllı’nın köy odasının önüne çok güzel bir camii yaptı. Şeyh Zeliha Köyündeki Şeyh Zeliha makamını ihya ve Badıllı köylerindeki camiilerin çoğunun temellerinde onun emeği vardır. Belediye Başkanlığım döneminde yaptırdığı camiilere çok çimento almıştır benden. Urfa valisi Alparslan Karaca ile köy camilerinde çok emekleri vardır Şeyh Muzaffer Aydın’dın. O, Rafi Hafızdan ve Abdülkadir Özen’den sonra Urfa Mescidlerin ihyasında bir pirdir.
Benim Ankara Onkoloji Hastanesinde ameliyat olmuş hastam olduğu için cenazesine içim yanarak iştirak edemedim aziz dostumun. Çok üzgünüm. Firakın içimi yaktı. İlmiyle amil, irfan ve mana alemiyle meşbu bir dost idin. Onunla altmış yılı aşkın bir dostluğumuz vardı. Gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışında onunla çok güzel günlerimiz olmuştu. Ancak elde bu yazdıklarımızdan başka ne kaldı şimdi ? Hayat bir hiçten ibarettir , yaptığın iyiliklerin dışında. İnsan iyiliğin kölesidir. Onun Yüreği Gazze’de ölen çocuklara çok yanardı. Bu dünyada güzel bir seda bırakarak gitti öte aleme Şeyh Muzaffer Aydın Ağabeyim.
Şeyh Mustafa Aydın ‘a ; kıymetli evlatların Abdülkadir’e, Nadir’e ve Emin’e, seni candan seven bağlılarına , tüm akrabalarına, ilim, irfan ve gönül dünyası dostlarına yüce Rabbimden sabırlar diliyorum . Hepimizin başı sağolsun. Onunla altmış yıllık dostluğumuz hiç sığar mı birkaç satıra ? Ben de ondan ancak naklettim bir kaç hatıra.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciün