31 Mart ya da bir başka açıdan 31 Mart ve bugün 1 Nisan 2024.

Türkiye’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte başardığı en önemli değer, milletin egemenliği, Cumhuriyet ve Meclis'idir. Millet iradesini buluşturan ve yöneten bu model, bütün tartışmalar bir tarafa, Türkiye’yi bugün geldiği son derece saygın noktaya taşımıştır.

Çok partili siyasal hayat üzerinden geçen yaklaşık 90 yıllık süre bize şunu öğretmiştir: En zor şartlar altında dahi işleyen bir demokrasi ve Türkiye’yi şekillendiren bir sandık... Bu muhteşem!

Siyasal hareketler iktidar olmak için kurulurlar; liderler Türkiye’yi yönetmek için alana inerler.

Cevaplarını en net şekilde sandıktan alırlar. Çok partili demokratik yaşam, bir anlamda Türkiye’nin siyasal belirsizlikler tarihidir.

Bu belirsizlikler tarihine rağmen aziz milletimiz sandıktan Türkiye’nin başardıklarının her birinin altına imza atmıştır. Ve her seçimde de sandıkta siyasetçilerlere öğretmenlik yapmıştır. Ders anlatır gibi, sandıkta iradesini ortaya koymuştur.

Her kim milletin yani sokağın öğretmenliğini anlamış, gözetmiş ve de beklentilerini karşılayacak adımlar atmış ise kazanarak yolunda yürümüştür. Milletle inatlaşıp sokağa duyarsızlaşmış ya da sokağın sosyolojisini anlamayan partilerse kaybetmiştir ve tarihin derinliklerinde yerini almıştır.

Bunu, yeni nesil siyasetçi bütün arkadaşlara özellikle hatırlatıyorum.

Sokağa rağmen siyaset yapamazsınız!

Diplomanız, ekonomik gücünüz ve statükodan tanıdıklarınız, siyasette başarının şartı değildir. 31 Mart yerel yönetim seçimleri sonuçlarının sayılarını değil sosyolojisini iyi okumak gerek. Üzülerek ifade ediyorum, sokak siyasetten çok önemli ölçüde soğumuştur. Ayırt etmeden bütün siyasi partileri önemli ölçüde rafa kaldırmıştır.

Ancak buna rağmen cumhuriyet ve demokrasi kavramlarına olan bağlılığı mesajını yine sandık üzerinden vermiştir.

İşte bu, Türkiye’yi Ortadoğululaşmaktan uzak tutan en stratejik gücümüzdür. Çünkü sokak öfkelidir, kızgındır, haklıdır!

Kendisini anlamayan partilere net bir şekilde mesaj verme ihtiyacı hissetmiştir ve vermiştir aziz milletimiz. Ve bir kez daha teşekkür ediyoruz, sandıktaki basiret ve ferasetinden dolayı.

Türkiye 1999’un zor günlerinden yani bir karanlıktan aydınlığa çıkışın lideri ile tanışmıştı.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ümitlerin tükendiği, her şeyin çok zor olarak kabul edildiği, "Acaba aşılır mı bu sıkıntılar?" denildiği bir dönemde çıkarak milletimizin önünde 22 yıl boyunca devrim niteliğinde, bu ülkeye başarılarla dolu bir siyasi tarihin adı olmuştur.

Bunu milletimizin de bir hakikat olarak kabul ettiğini görüyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz.

Tabii ki 31 Mart seçimlerinin matematiksel sonuçları AK Parti’de büyük kayıp, kazanımların gerilemesi olmuştur.

En önemlisi, AK Parti’ye tereddütsüz 17 seçimde oy veren seçmen kitlesinin neredeyse yarıya yakın kısmının sandığa gitmemesi ya da bir başka parti ve partiler üzerinden Sayın Erdoğan’a mesaj vermesidir.

Unutulmasın mesaj doğrudan Sayın Erdoğanadır. Siyasette yenilgiler olur, gerilemeler olur; bütün mesele, bunun nasıl okunduğu ve bu okumanın hangi sonuca hizmet edecek şekilde değerlendirilip sahaya yansıtıldığıdır.

İnanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız, sokağın sandıkta verdiği mektubu sadece okumakla kalmayacak, okumanın ötesinde, bu mektuptaki milletin beklentilerini karşılayacak bütün adımları, Parti teşkilatlarılarından başlamak üzere Hükümet politikalarında tereddütsüz uygulayacaktır.

Bunu Sayın Erdoğan’ın güçlü liderliği yapacak güçtedir.

Buna inanıyoruz ve de sokak çok hızla mektubuna cevap bekliyor.

Çünkü AK Parti seçmeni ilk kez 22 yıl boyunca Sayın Erdoğan’ı sandıktan bu kadar açık,net ve sert "Dur" demiştir.

Burada "Dur" diye muhatap aldığı, oluşan statükonun tepeden bakan tavırları,

Parti teşkilatlarındakilerin Erdoğan’ın gücünü kendileri için bir yerel statü oluşturmak üzere adeta sopaya dönüştürmesidir.