Zübeyir Yetik’ten Bir İtiraf:
Kimimiz erkence,
kimimiz,
20 yıla bile varan bir gecikmeyle
zuhur etmiş olsak da..
60'larda, 70'lerde, 80-90'larda
ortalıkta görünen kalemlerin,
neredeyse tamamı,
Necip Fazıl mahsulü, güdümlü,
en azından ilişkili/etkilenmişi
kimselerdik...
---
Yaşadığımız dönemdeki
"cihat" ve "davet" çırpınışından ötürü,
hiçbirimiz,
"neredeyse" falan değil de
kesinlikle hiçbirimiz,
İslami bir eğitimden,
hele de akademik disiplinden
geçecek fırsatı bulamadık...
Gerek İslam, gerek tarih,
gerek Doğu, gerek Batı bahsinde
kalem oynatmalarımızdaki malzememizi
çokça okuduğumuz kitaplardan
derleye derleye
fikri yapımızı oluşturmaya,
geliştirmeye çabaladık...
---
Birer "arı" gibi
her çiçekten derlediğimiz "öz"leri
peteklerimize taşıdık...
O yüzden, "bal"larımızın
kimisi sağaltıcı, kimisi besleyici,
kimisi lezzet verici, kimisi ferahlatıcı
falan ve filan olarak
piyasada alıcı buldu bulmasına da,
ciddi bir ekol oluşturamadık...
---
Ama, gerçek şu ki,
adımız bilinse de bilinmese de,
namımız kalsa da kalmasa da,
ciddi bir boşluğu doldurduk,
geçiş yolunda köprüler olduk,
oluşturduk;
hatta tohumlar saçtık,
fideler diktik...
---
Sabahın erinde
hatıralarıyla ziyaretime gelen
çoğunluğu göçmüş
bu gönüldaş dostlarımı
anarken,
klavyeme de
işte bu paylaşım düştü...
---
Rahmetler diliyorum...
ZÜBEYİR YETİK