Türkiye’nin en büyük gençlik hareketi olan Anadolu Gençlik Derneği (AGD) - Milli Gençlik Vakfı (MGV), her yıl düzenlediği İstanbul’un Fethi Programı’nı bu yıl Kudüs’ün Fethi ile beraber online olarak gerçekleştirdi. Her yıl fetih coşkusunu stadyumlarda, salonlarda omuz omuza yaşayan on binlerce AGD’li genç, bu yıl koronavirüs tedbirleri nedeniyle fiziken bir arada olamasa da yürekleri ile bir arada olup bu coşkuyu kutladı.
Ekranlara taşınan fetih coşkusu, sadece Türkiye’nin dört bir yanında değil, tüm dünyadaki fetih sevdalılarının gönlünü bir araya getirdi. İstanbul’un Fethi ve Kudüs’ün Fethi coşkusu ekranlardan tüm dünyaya yayıldı. Birçok ulusal ve yerel televizyon kanalı ile radyolar vasıtasıyla Türkiye’nin 81 ilinden Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya, Avustralya’dan Amerika’ya, 7’den 70’e herkes, ekranlar vasıtasıyla fetih coşkusuna ortak oldu. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan fetih şöleninde İstanbul’un Fethi’ni ve Kudüs’ün Fethi’ni anlatan sinevizyon gösterimleri yapıldı.
Programda Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AGD-MGV Genel Başkanı Salih Turhan ve Hamas Yurt Dışı Sorumlusu Halid Meşal; fethin manası ve programın önemiyle ilgili konuşmalarını gerçekleştirdi. Ezgiler, marşlar, mehteran gösterisi, fethi anlatan sinevizyon gösterimleri ve bir dizi etkinlikle fetih coşkusu tüm dünyada yaşandı.
ASİLTÜRK: “İstanbul’un fethi bizim tarihimizin en parlak sayfalarındandır”
Programda konuşmalarını gerçekleştiren Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk; fetihlerin milletimiz, İslam alemi ve insanlık açısından önemine vurgu yaptı.
Asiltürk şunları ifade etti:
‘’Bu kutlamaların milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Allah’tan niyaz ediyorum. Şu konuyu tekrardan ifade etmekte fayda var. Milli Görüş; milletimizin kendisidir, aslıdır, inancıdır ve kimliğidir.
İstanbul’un fethi bizim tarihimizin en parlak sayfalarındandır. Fetihlerin insanlık tarihine etkileri ölçüsünde değerlendirildiği zaman şunları görüyoruz. Birinci olarak Mekke’nin Fethi, insanlık tarihinin en önemli ve eşsiz bir olayıdır. İkincisi, Kudüs’ün Fethi’de insanlık tarihinin çok önemli bir olayıdır. Arkasından İstanbul’un Fethi geliyor ki; bu da aynı şekilde insanlık tarihinin çok mühim olaylarından biridir. Bu fetihler ruh kökümüzü, aslımızı, özümüzü tanımamıza vesile olmaktadır. Aynı zamanda yeni büyük fetihler yapabilmemiz için şahlanışımızın enerjisini, inancını, aşkını, şevkini, heyecanını kalbimize koymaktadır.
ASİLTÜRK: “Fatih Sultan Mehmet Han en güzel gençlik örneğidir.”
İstanbul’un Fethi’ni, fetih ve gençlik şöleni olarak kutluyoruz. Çünkü Fatih Sultan Mehmet Han en güzel bir gençlik örneğidir. Bütün imanlı gençlerimiz, Fatih Sultan Mehmet Han’ı, bu büyük insanı gençliğe örnek kabul etmektedirler.
Peygamber Efendimiz (sav), fetih için üç şeyin gerekli olduğunu belirtiyor. Birincisi inanç, ikincisi kumandan, üçüncüsü de inançlı askerler. Bundan dolayıdır ki; İstanbul’un fethi müjdelenirken; “Ne güzel kumandan, ne güzel asker” vurgusu yapılmıştır. Bu gerçeklerden ders almaya bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Milletimizi ve tüm insanlığı her türlü zulüm ve haksızlıktan kurtararak adil bir düzene kavuşturmak için yeni fetihlerin yapılması gerekir. Milletimizi hak, adalet, barış ve kardeşlik ortamına kavuşturabilmek, ahlaki ve manevi değerlerimizi tam anlamıyla yaşayabilmek için bir fetih heyecanıyla bütün gücümüzle çalışmaya mecburuz.
Şu anda duyduğumuz heyecan yeni büyük fetihleri gerçekleştireceğimize olan azim, inanç ve kararlılığımızdan kaynaklanıyor. Böyle büyük ve yüce bir hedefimiz var. Öyleyse bu hedefe ulaşmak için millet olarak kavgadan uzak güçlü bir dayanışma içinde olmalıyız. Sonra da canla başla bütün gücümüzle çalışmalıyız. Allah’ın yardımıyla yeni bir dünya kuracağımıza inanıyoruz. Millet olarak çok şükür buna inanmamız adına birçok gerekçemiz var. Bunun başında yine ifade ettiğimiz gibi bizim inançlarımız geliyor. Birçok fetihler yapmış milletin çocuklarıyız. Nitekim düşününki; 1453 yılından aşağı yukarı 50 yıl önce Timur bütün Anadolu’yu istila etmişti. Her şey yok oldu, bitti zannediliyordu. 50 yıllık kısa bir zamanda bu millet, kahraman ecdadımız yepyeni atılımlar yapmış ve bir çağı kapatıp, yeni çağ açacak kadar büyük bir hamle yapabilmiştir.
Aynı başarıları Allah bize de nasip eder. Yeter ki biz de yüce İslam gerçeğine sımsıkı sarılalım. Bunu gerçekleştirecek birkaç örnek tarihimizde mevcuttur. Hendek Savaşı’nda Peygamber Efendimiz (sav)’in verdiği fetih müjdesi karşısında bazı insanlar dedikodu yaparak bunun gerçekleşmeyeceğini söylüyorlardı. Ama verilen fetih müjdeleri Allah’ın izniyle gerçekleşti. Çünkü o mücadeleyi yapanlar yalnız Allah’a güveniyorlardı. Kuvvet ve kudret sahibinin yalnız Allah olduğuna inanıyorlardı. Bugün imanlı gençlerimiz de Allah’a şükürler olsun aynı inanç ve iradeye sahipler. Gerçi millet olarak birçok sıkıntılar çekmekteyiz. Allah’ın izniyle en kısa zamanda bu sıkıntılardan kurtulacağımıza inanıyoruz. Yaşanabilir Bir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Bir Türkiye’yi, Yeni Bir Dünya’yı kuracağımıza olan inancımız tamdır. Bunun için İstanbul’un Fethi’nden gereken dersleri de çıkarıyoruz. Erbakan Hocamızın dediği gibi; “Başarmak için başaracağımıza inanmalıyız ve o işin delisi olmalıyız.”
KARAMOLLAOĞLU: ”Kudüs, kanayan yaramızdır.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu konuşmasında; Dünyadaki zulümlerin sona ermesi için İslam aleminin bir araya gelmesi ve birlik olması gerekliliğine vurgu yaptı.
Karamollaoğlu şunları ifade etti:
‘Ecdadımız büyük bir destan yazdı. Peygamber Efendimiz (sav)’in müjdesini verdiği fetih gerçekleşti. Bu fetihlerin verdiği manalar geniştir. Bir fethin gerçekleşmesi, bir mücadelenin başarıya ulaşması ancak ve ancak inançla, azimle ve fedakarlıkla olur. Bunlar yetmez, işin gereğinin sağlanmasıyla fetih gerçekleşir. Bugün dünyada İslam alemi olarak hiçte arzu etmediğimiz bir manzara ile karşı karşıyayız. En başında Müslümanlar bir araya gelmekten aciz. Bir araya gelme yerine birbirlerini çekiştirmeyi, birbirlerine karşı tavır almayı, bunu yaparken de Müslümanları kullanmak isteyenlere adeta destek vermeyi şiar haline getirmişlerdir.
Bugün kanayan bir yaramız var. Bu kanayan yara hepimizi derinden etkiliyor. O’da Kudüs, Gazze ve Filistin’dir. Mescid-i Aksa bizim en önemli gördüğümüz 3. mabedimizdir. Elbette biz Mekke’de Kabe-i Muazzama’yı önemli görürüz. Elbette Peygamber Efendimiz (sav)’in Mescid’ini önemli görürüz. Ama aynı zamanda Mescid-i Aksa’yı, Peygamber Efendimiz (sav)’in miraca çıktığı makam olarak da önemli görürüz.
Ne yazık ki bugün Kudüs, Müslümanların yönetiminde değildir. Zorla Mescid-i Aksa’yı elimizden almaya, bu mabedi tahrip etmeye, yıkmaya, kendi gönüllerine göre bambaşka bir Kudüs inşa etmeye Siyonistler kararlı gözüküyorlar. Kendileri bunu inançlarının gereğini yerine getirmek olarak takdim ediyorlar. Fırat’tan Nil’e kadar olan bu toprakların tamamına el koyacaklarına inanıyorlar.
Siyonist anlayışa sahip olan Yahudiler bu zulümlerini gerçekleştirebilmek için batının gelişmiş bütün ülkelerinden, başta ABD olmak üzere destek alıyorlar. Her çağrıya başvuruyorlar. Teknolojinin zirvesini kullanıyorlar. En gelişmiş silahlara sahipler. Bir de insafları yok. Sözde adalet, insan hakları, demokrasi anlayışları Arz-ı Mevud ve Siyonizm bahis konusu olduğunda onlar için rafa kalkıyor.
Yaşanan bu zulüm karşısında halkımız ve özellikle gençlerimiz ayağa kalktı. İslam aleminin her yerinde İsrail ve ABD’nin bu zulmü protesto edildi. ABD ve batı ülkelerinde siyonizme karşı olan insanlar protestolarıyla bütün caddeleri, sokakları doldurdular. Ama yöneticilerin umurunda bile olmadı.
KARAMOLLAOĞLU: ”Zulme engel olabilmek için İslam alemi olarak bir araya gelmek mecburiyetindeyiz.”
Biz mutlaka bu zulmün karşısına çıkmak, bu zulmü önlemek mecburiyetindeyiz. Bu bizim üzerimize bir vecibedir. Bunu gerçekleştirmek için de temelde iki hususa özen göstermeliyiz. Zulme engel olabilmek için İslam alemi olarak bir araya gelmek mecburiyetindeyiz. Aramızdaki bütün ihtilafları bir kenara koyacağız. Birleşeceğiz ve bu zulmü mutlaka önleyeceğiz. Ama bir şart daha yerine gelmeden bizim bir araya gelmemiz yetmez. O da nedir; biz güç kazanacağız. Sanayide, teknolojide, savunma sanayinde, silahlarda, batıdan daha ileri bir noktaya geleceğiz ki onların zulmüne engel olabilelim.
Biz silahlanmayı zulmetmek için bir hedef olarak hiçbir zaman görmedik. Bütün dünyada ne zaman Müslümanlar bir bölgeyi fethetmişler, oranın yönetimini ele almışlar ise hiçbir zaman zulme başvurmamışlardır. O bölgedekilerin inançlarına müdahale etmemişlerdir. Hiçbir bölgede insanları zorla Müslüman yapma yoluna gitmemişlerdir. Neden? Çünkü bizim dinimiz buna müsaade etmiyor. Dinde zorlama yoktur inancına sahibiz. Bundan dolayıdır ki eğer orada Müslüman bir yönetim varsa tüm inanç sahipleri huzur içinde yaşamışlardır.
Onun için adalete çok büyük önem veririz. Adalet mülkün temelidir. Adalet olmadan huzur ve barış olmaz. Müslümanlar olarak adaletli davranırız, liyakat sahibi insanlara başvururuz, dürüst davranırız, mazluma zulüm etmeyiz. Bu bizim şiarımız, bu bizim inancımızın gereği, bu İstanbul’un Fethi’nde inancımızın temelini oluşturan prensiplerdir. Onun için Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiği zaman sadece fethin sembolü olarak karşılığını ödeyip Ayasofya’yı ibadethane olarak vakfetti. Hamd olsun Ayasofya bugün yeniden ibadete açıldı. Kudüs’ü de aynı şekilde yeniden fethedip, orada adaleti, insan haklarını, fikir, düşünce, inanç hürriyetini, güzel ahlakı tesis etmeden oradaki Müslümanlar huzur ve barışa hep hasret kalırlar. Bu bizim şu anda İstanbul’un fethi kadar önem verdiğimiz bir konu olarak her zaman gündemimizin baş maddesi olarak başvurulmalıdır. Bu bizim bir sorumluluğumuzdur.
Fatih, İstanbul’u fethederken nasıl her türlü çareye başvurmuşsa; öncelikle kısa bir sürede Rumeli Hisarı’nı inşa etmiş, gemileri karadan yürütmüş, surları dövecek topların imalatını gerçekleştirmiş ise şimdi biz benzer adımları atmak ile mükellefiz. Ayağa kalkacağız. Her birimiz kendi sahasında örnek bir insan haline gelecek ve biz dünyaya örnek bir Kudüs nasıl olmalıdır, onu göstereceğiz.”
TURHAN: “İstanbul’un fethi kutlu bir müjdenin gerçekleşmesidir.”
AGD-MGV Genel Başkanı Salih Turhan konuşmasında; gençliğin fetihlerden çıkaracağı derslere, Anadolu Gençliğin ve Milli Gençliğin fetihlere verdiği öneme vurgu yaptı.
Turhan şunları ifade etti:
‘’Bugün tüm dünyanın gözbebeği olan kadim şehrimiz İstanbul’ un Fethi’nin 568. yıl dönümü ve mukaddesatımız, ilk Kıblegahımız Kudüs’ün Fethi’ni kutlamak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Şevval ayı, içerisinde Benî Kaynukā‘ Gazvesinin, Uhud Gazvesinin, Huneyn Gazvesinin, Tâif Gazvesinin yer aldığı mübarek bir aydır. Şevval kelimesinin kökü Şev’den gelir. Şev; kaldırmak, yükseltmek, yukarı kaldırmaktır. Cenab-ı Allah, bu topluluğa yükselmeyi, Hakkı tutup kaldırmayı ve adaleti yeryüzüne tesis etmeyi nasip etsin.
Bugün bu programı İstanbul’un Fethi’nin 568. yıl dönümü ile Kudüs’ün Fethi,2nin 1377. yıl dönümünü kutlamak için gerçekleştiriyoruz.
Niçin bu programı burada gerçekleştiriyoruz? Malumunuz bir pandemi, bir virüs meselesinden dolayı sizlerle stadyumlarda buluşamadığımız için, sizlerle bir araya gelemediğimiz için ekranların karşısında e-fetih programıyla bir araya geliyoruz.
Fetih Nedir? Biz niçin bu çalışmaları niçin gerçekleştiriyoruz? Fetih kelime anlamı itibariyle açmak demektir. Bizim için ifade ettiği anlam kalplerin İslam’a, Allah’ımıza açılması demektir. Fetih kalplerin kapılarının tevhide açılmasıdır. Fetih insanın merhametle, adaletle buluşmasıdır. İstanbul’un fethini anlatırken tabi işin en başında Hendek Harbi’nden başlamamız gerekir.
Müşrik Mekkelilere karşı Medine’yi korumak için şehrin etrafına hendekler kazılmaya başlanır. Bu esnada kimsenin kaldıramayacağı bir taş çıkar. Müminler, Ya Rasullah “biz bu taşı kaldıramıyoruz” derler. Bunun üzerine Efendimiz (sav) besmeleyi çeker ve balyozla taşa vurur. Taş parçalanır ve üç ayrı taş parça ayrı ayrı istikametlere gider. İşte o gün üç ayrı istikamete giden üç ayrı taş, üç tane ayrı Fethi müjdelemiştir. Bunlardan birincisi Mısır’ın Fethini, ikincisi İran’ın Fethini, üçüncüsü de İstanbul’umuzun Fethi’ni müjdeler. İşte bu yüzden İstanbul’umuzun Fethini, Medine’den başlatmayan her anlatım eksik kalır. Ayrıca Efendimiz (sav); “İstanbul mutlaka feth olunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” diye buyurmuşlardır. İşte bu yüzden İstanbul’un Fethini, Efendimiz (sav)’e bağlamayan anlatım eksik kalacaktır. Efendimiz (sav)’in müjdesine nail olabilmek için İstanbul 28. defa kuşatılmıştır. Fetih 29 Mayıs 1453’te Sultan 2. Mehmet Han’a nasip olmuştur.
TURHAN: “Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u Fethetmek için çok büyük kararlılık ortaya koymuştur”
Bu fethin en önemli ismi de muhakkak ki Fatih Sultan Muhammed Han’dır. İkinci kez tahta çıktığında henüz 19 yaşındadır. Bu genç padişah 21 yaşında tarihe yön veren bir fethe imza atmıştır. Efendimiz (sav)’in; “İstanbul’u fetheden kumandan ne güzel kumandandır” övgüsüne mazhar olmuştur. Fatih Sultan Mehmed kendi yazdığı şiirinde; “İmtisal-i cahidu fi’llah oluptur niyetim / Din-i İslam’ın mücerred gayretidir gayretim’’ demiştir.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmek için çok büyük kararlılık ortaya koymuştur. Sürekli haçlıların güçlü olduğundan bahsedenlere özellikle Çandarlı Halil Paşa’ya kaç defa İstanbul’un Fethi ile alakalı engel olmasına karşın bir gün gece vakti, Çandarlı’yı yanına çağırmış, korkusundan Çandarlı gelirken ne kadar mücevheratı varsa Sultan Fatih’e getirmiştir. Sultan Fatih, Çandarlı’ya bizim kimsenin servetinde gözümüz yok deyip O’na terden sırılsıklam olmuş yastığını göstermiştir. Sonra da hepimizin bildiği ve duyduğumuz “Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni alır” diyerek fethe olan inancını ve kararlılığını göstermiştir.
Fatih Sultan Mehmet gerektiğinde atını denize sürmüş, gerektiğinde atını surlara sürmüş, gerektiğinde askerin en önüne geçmiştir. Ancak bu kararlılık kuru kuruya bir cengâverlik kararlılığı değildir. Çünkü fetih sadece istemekle olmaz, aynı zamanda ciddi hazırlıklar yapmak gerekir. Fatih Sultan Mehmet de fetih için çok planlar yapmıştır. Anadolu Hisarı’nın karşısına çok kısa zamanda Rumeli Hisarı’nı yaptırmış, donanmayı güçlendirmiş, Edirne’de devrin en güçlü toplarını döktürmüş, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilecek tehlikelere karşı birçok önlemler almıştır. Bütün bunlarla yetinmemiş, gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirmiştir.
TURHAN: “Eyüp El Ensari ve Akşemseddin Hazretleri’nin fetihe olan inançlarını iyi anlamak gerekir”
Fatih Sultan Mehmet gemilerin karadan yürütülerek Haliç’e indirilmesi emrini verdiğinde bazı askerleri bu emrin dedikodusunu yapmışlardır. Cennetmekân Akşemseddin Hazretleri bunları duyar ve askerleri toplar. Onlara hepimizin kulağına küpe olacak şu öğütleri verir; “Ey İslam Ordularının neferleri, bize düşen başımızdaki emir sahibine olan itaattir. Haram olmayan her hususta itaatle mükellefiz. Baş üstüne diyeceğiz, emredersiniz diyeceğiz ve verilen görevi yaparak istikamet üzere yürümeye devam edeceğiz” demiştir ve elhamdülillah gemiler karadan denize indirilmiştir.
İşte bu ölçü çok kıymetlidir. İstanbul’un Fethi’nde ikinci olarak hatırlamamız gereken isim Ebu Eyüp El Ensari’dir. Emeviler döneminde, 668 yılında tarihinde ilk kez İstanbul Müslümanlar tarafından kuşatılır. Bu kuşatmada Efendimiz (sas)’in ashabından 87 yaşındaki Ebu Eyüp El Ensari’de vardır. İlerlemiş yaşına rağmen kuşatma sırasında askerin en önünde adeta gelen oklara atılarak savaşırken genç bir kumandan “Kendinizi bilerek tehlikeye atmayın” mealindeki ayeti kerimeyi okuyarak O’nu uyarmıştır. Ebu Eyüp El Ensari genç kumandana yaşını sorarak, sonra da “Bak evladım bu ayet indiğinde sen daha doğmamıştın. Bu ayette söylenen şudur: Ey Müslümanlar, hurmaların altını havalandıracağız, yapraklarını temizleyeceğiz diye dünyalık işlere dalıp, hakkı adaleti hâkim kılmak ve bütün herkesin saadeti için çalışmaktan geri durarak kendinizi tehlikeye atmayın. Asıl tehlike hakkı ve adaleti hâkim kılmaktan geri durmaktır” demiştir.
Efendimiz (sas)’in İstanbul’a emaneti olan Eyüp El Ensari, 87 yaşında İstanbul surlarının önünde savaşırken fetihten asırlar önce şehit düşmüş ve bütün Müslümanlara ölünceye kadar cihad etmek gerektiğini bir kez daha göstermiştir.
TURHAN: “Milli Gençliğin, Kudüs’ten vazgeçmesi mümkün değildir.”
Mekke’nin Fethi’ni, İstanbul’un Fethi’ni, Diyarbakır’ın Fethi’ni bu ülkede gündeme taşıyan Anadolu Gençlik Derneğimizin, Milli Gençliğin elbette Kudüs’ten vazgeçmesi de mümkün değildir.
Mescid-i Aksa ve çevresi için, Kudüs ve civarı için, yani Filistin toprakları için, İsra suresinde, çevresinin mübarek kılındığı söylenmiştir. Maide suresinde topraklarının kutsallığı vurgulanmıştır. Enbiya ve Araf surelerinde bereketlendirilmiş belde olarak nitelendirilmiştir. Mescid-i Aksa’nın, Kudüs’ün ve Filistin topraklarının mübarekliği ve Müslümanlar için kutsallığı Ayet-i Kerimeler ile sabittir. Mescid-i Aksa gece yürüyüşünün son durağıdır. Efendimiz (sas)’in boykot yıllarının ve hüzün yılının ardından bir gecede Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, yani Mekke’den Kudüs’e yaptığı o yürüyüş karanlıktan aydınlığa, hicretten devlete, baskı ve zulüm düzeninden adil bir düzene geçişin müjdecisi olmuştur.
TURHAN: “Dünyaya barış siyonizm yok olduğunda gelecektir.”
Bugün ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa, Peygamberler şehri Kudüs ve bereketli Filistin toprakları işgal atındadır. 1916 Mayıs’ında imzalanan Syces-Picot Antlaşması, Kasım 1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu, Şubat 1945’de gerçekleşen Yalta Konferansı işgalcilerin kim olduğunun göstergesidir. İşgalciler bu topraklara nasıl geldilerse öyle de gideceklerdir. Bu coğrafyaya çizilen yapay sınırlar tarih atlaslarında sömürgeciliğin sonu olarak yer alacaktır. Mescid-i Aksa’nın işgal altında olması sadece Filistinlilerin bir meselesi değildir. Kudüs’ün işgal altına olmasını Araplarla İsrail arasında bir mesele değildir. Mescid-i Aksa da, Kudüs de, Filistin toprakları da tüm ümmetin meselesidir.
Endonezya’da, Bosna’da, Cezayir’de, Yemen’de, Nijerya’da ya da dünyanın bir başka ülkesinde yaşayan ve ‘’Elhamdülillah ben Müslümanım’’ diyen bir insanın yüreği mutlaka Mescid-i Aksa için, Kudüs için, Filistin için atmalıdır. Bu inancımızın, imanımızın bir gereğidir. Yeryüzünde akan kanın durması, dökülen gözyaşının dinmesi, alın teri ve emek sömürüsünün son bulması hakkı üstün tutan bir zihniyetin yeniden Kudüs’e sahip olması ile mümkün olacaktır. Filistin’e, İslam coğrafyasının tam kalbine bir hançer gibi saplanan İsrail bölgede yaşanan kaosun, terör olaylarının, iç savaşların ve işgallerin yegâne sebebidir. Bir ırkın üstünlüğünü ve seçilmişliğini iddia eden Siyonizm’in insanlığa getireceği ancak ve ancak köle düzenidir.
Bugünkü mevcut sömürü düzeninden kurtulmanın yolu Kudüs’ün tekrar Müslümanlarca idare olunmasından geçmektedir. Hazreti Davut’un Kudüs’e hâkimiyeti insanlığa saadet getirmiştir. Hazreti Süleyman’ın Kudüs’e hâkimiyeti insanlığa saadet getirmiştir. Hazreti Ömer Kudüs’ü fethetmiş ve oradaki gayrimüslimlerin can ve mal emniyeti sağlamış, bölgeye huzur ve saadet getirmiştir. Sultan Selahaddin Kudüs’ü yeniden fethetmiş ve aynı şekilde gayrımüslimlerin her türlü hakkını teminat altına almıştır.
Oysa aynı Kudüs, Haçlı ordularınca işgal edildiğinde sapkın Hıristiyanlar şehirde Müslüman ve Yahudi katliamı yapmışlardır. Aynı şekilde Kudüs Siyonist Yahudilerin eline geçtiğinde ise onlarda Müslüman ve Hıristiyan katliamı yapmışlardır. Çünkü ne Evangelist Hıristiyanlık ne de Siyonizm insanlığa saadet getirebilir. Yine aynı şekilde ne vahşi kapitalizm ne de ırkçı emperyalizm insanlığa saadet getirebilir. Irkçılığın, mezhepçiliğin, kardeş kavgasının bu coğrafyaya zerrece bir faydası yoktur. Yine Müslümanlar şunun farkına varmalı ki bu coğrafyada ırkçılık, mezhepçilik ve kardeş kavgasını körükleyen İsrail’dir. Üzücü olan taraf kardeşlerimizin bunu görememesidir.
TURHAN: “Erbakan, milletimize temel esaslarımızı yeniden hatırlattı.”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız ve Milli Görüş hareketi bu millete İslam inancının temel esaslarını yeniden hatırlattı. İşte bugün Anadolu Gençlik Derneğimiz var. İstanbul’a, Diyarbakır’a, Mekke’ye ve Kudüs’e sevdalı bir nesil yetiştirmenin gayretindedir. Fethin 568. yıl dönümünde nesillerimizin bu şuurla yetişmesi için gayret ediyoruz. Allah çalışmalarımızı gayretimizi artırsın ve nesillerimizi Peygamber Efendimiz (sav)’in, Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubilerin, Sultan Fatih’in, Akşemseddin Han’ın, Necmettin Erbakan’ın yolundan gitmeyi nasip etsin.“
MEŞAL: “Kudüs, Sultan Abdülhamit Han’ın Mirasıdır.”
Fetih gençliğine dünyanın dört bir yanından mesajlar yağarken, Filistin’den Hamas Yurt Dışı Sorumlusu Halid Meşal; Türk halkının Kudüs’e verdiği desteğinin Kudüs ve Filistin davası için önemine vurgu yaptı.
Meşal konuşmasında şunları ifade etti:
“İstanbul’un Fethi ve Kudüs’ün Fethi gibi iki büyük olay arasındaki münasebet ne kadar güzeldir. Peygamberimiz (sav)’in İstanbul’un Fethi’ndeki müjdeyi bugün Filistin topraklarındaki Siyonistleri mağlup edeceğimiz, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı özgürleştireceğimizi müjdesiyle beraber düşünmek ne kadarda güzeldir. Allah’ın vaadi, Peygamberimiz (sav)’in müjdesiyle beraber fethedilen İstanbul ve Kudüs’ün şan ve şerefi bir araya gelmiştir. Şanlı bir tarihi sahip olan Türkiye halkı, Büyük Türk Devleti’nin bu ümmetin tarihinde ve günümüzde çok önemli bir rolü vardır. İnşallah bunu gelecekte de gerçekleştireceğiz. Türkiye, Filistin meselesi başta olmak üzere bu ümmetin sorunlarına çözüm üreten bir ülke olmaya devam edecektir. Kudüs, Sultan Abdülhamit Han’ın mirasıdır. Türkiye halkı, sizin Filistin’e dair uzun ve şanlı bir tarihiniz var. Siz daima Kudüs’ün ve Filistin’in hamisi, koruyucusu oldunuz. Bu da Filistin kurtuluşuna ve özgürleşmesine vesile olacaktır.
MEŞAL: “Büyük bir savaş verdik ve düşmanları hezimete uğrattık.”
Biz Siyonistler ile olan mücadelemizde onları mağlup ederek tarihi yeniden yazmak istiyoruz. Geçtiğimiz günlerde neler olduğunu gördünüz. Kudüs halkı Mescid-i Aksa’da harekete geçtiler ve Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme siyasetine başkaldırdılar. Onların Mescid-i Aksa’ya girmelerine izin vermediler. Aynı şekilde halkımız Kudüs’ün Müslümanlara ait olduğunu ve Kudüs'ün hamisinin Müslümanlar olduğunu ilan etmek üzere Şeyh Cerrah Mahallesi’nde intifadaya katıldılar. Siyonist askerler Ramazan ayının 27. gecesinden sonra zorla Mescid-i Aksa’ya girmekte ısrar edince Gazze’de büyük bir direniş ile karşılaştılar. Sonra bu direniş bütün Filistin’e yayıldı. Türkiye halkının Kudüs ve Filistin’e verdiği destek halkımız inancını artırdı. Büyük bir savaş verdik ve düşmanları hezimete uğrattık. Düşmanlarımız askeri üstünlüğe rağmen mağlup olarak Kudüs’ten çıkmışlardır. Allah’a hamd olsun halkımız ve İslam ümmeti bu savaştan başı dik çıkmıştır. Bu zafer inşallah Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın yeniden özgürlüğe kavuşacağının müjdecisi olacaktır. O zaman İstanbul’un camilerinde beraberce namaz kıldığımız gibi Mescid-i Aksa’da da namaz kılacağız. Son olarak şunu söylemek gerek; Türkiye yükseldikçe İslam ümmeti de yükselecektir. Bu hem bizim hem de sizin için hayırlar getirecektir. Sizden Filistinli kardeşleriniz için daha fazla gayret ve çaba sarf etmenizi bekliyoruz. Gazze halkının sizin yardımınıza ihtiyacı var. Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın da sizin yardımınıza ihtiyacı var.”
MİLYONLAR İZLEDİ
4 saat süren ve bir milyona yakın izlenmeye ulaşan, Şevket Uzun’un sunumlarıyla gerçekleşen programda Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle Türkiye Kur’an-ı Kerim Okuma Birincisi Ali Pamuklu, Hamidiye Camii İmam Hatibi - Kurra Hafız Emrullah Karaman, kaside dinletileriyle Muhsin Kara gönüllerin pasını sildi.
Sanatçılar Harun Beyaz, Mustafa İspir, Osman Gündüz, Savaş Talha ve Grup Anadolu Gençlik üyeleri söyledikleri ezgiler ile kalpleri heyecanla doldurdu.Programda Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 1995 yılı fetih programı konuşması da izleyicilerle buluştu.
FETHİN ŞAFAĞINDA AYASAFOYDA BULUŞULDU
“Fethin Şafağında Ayasofya’da Buluşuyoruz” sloganıyla düzenlenen sabah namazı buluşmasına binlerce kişi akın etti. AGD İstanbul Şube Başkanı Yunus Genç, “Ayasofya Camii senin zincirlerin kırıldı ama şimdi kardeşin Mescid-i Aksa öksüz. Öyle ise Millî Gençlik, Mescid-i Aksa özgür kalana kadar eylemdedir ve ayaktadır.” dedi.
TWİTTER ÜZERİNDEN DÜNYA GÜNDEMİNE GİRDİ
#FetihNesliBuluşuyor hashtag çalışması ile ekranlarının başından programı takip eden Türkiye’nin 81 ilinden ve dünyanın çeşitli yerlerden izleyicilerin paylaşımları ile bu gece de hanelerin fetih coşkusuyla dolduğu bir kez daha görülmüş oldu. Dünyanın her yerinden katılımcılar programa yoğun ilgi gösterdiler. Twitter üzerinden yürütülen hashtag çalışması Türkiye gündeminde ilk sıralarda yer alırken, dünya gündemine de girerek sosyal medya üzerinden gönüller İstanbul’un ve Kudüs’ün Fethi’ni tüm dünya ile paylaştı.
İSTANBUL’UN FETHİ’NE ÖZEL BİLGİ YARIŞMASI
İstanbul’un Fethi’ne özel bilgi yarışması AGD Ortaokullar Komisyonu tarafından geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. Kaşif öğrencilerinin katıldığı ödüllü bilgi yarışmasına yüzlerce ortaokul genci katılım gösterirken, yarışmada başarılı olanlar ödüllendirildi. Ayrıca AGD Ortaokul Komisyonu’nun geceye özel düzenlediği çekilişin sonuçları açıklandı.
HATIRA BİLETLERİ BASILDI
Bu yıl fetih programında hatıra bileti (e-Bilet) uygulamasıyla yüz binlerce kişiye hatıra biletleri basıldı. E-fetih.com üzerinden E-biletlerine program öncesi ulaşan katılımcılar, biletlerini sosyal medya mecralarından paylaşarak, yakınlarını ve takipçilerini fetih coşkusuna davet ettiler.
HEDİYELER SAHİPLERİNİ BULDU
Programın sonunda ise basılan Fetih biletleri üzerinden bir çekiliş gerçekleştirildi. Çekiliş hediyeleri 50 kişiye geceye özel hazırlanmış tablo, 25 kişiye Anadolu Gençlik Dergisi e-aboneliği, 25 kişiye Genç İstikbal Dergisi e-aboneliği çekiliş sonucu e-fetih.com üzerinden açıklandı.
Din-Bir Der Ankara Şube Başkanı Abdulkadir İnce’nin, Kudüs başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyaların kurtuluşu için dualarını gerçekleştirmesiyle program sana erdi.