İbrahim Halil ÇELİK
Bugün O’da dönüşü olmayan sonsuz yolculuğa çıktı. Bu mübarek günlerde sefer eyledi dâr ü bekaya . Yüce Nebi buyurur : “ Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden azad olan Ramazan ayının” mağfiret kısmında ; yatsı namazını Buhara Mescidi’nde Teravih namazıyla birlikte eda ederek evinde temiz bir şekilde ebedi yolculuğa çıktı Hadi Taşçı kardeşim. Yolun açık olsun benim aziz dostum. Yolun açık olsun. Kabrin nurlarla dolsun. Mekanın cennet olsun. Bu yıl aramızdan peş peşe , dünyaya veda ederek giden gidene o asli vatanımıza. Ölüm: Ruhun gurbetten sılaya uçmasıdır. Ölüme , bazen dünyayı değiştirmekte denir. Ahirete yolculuk , berzaha açılan kabir kapısıyla başlar. Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur. Ümidimiz senin kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olsun. Salıya duyulan hasret, insanı gurbetten kendine çeker. Misafir olarak gittiğiniz saray da olsa ; siz yine de kendi yıkık viranenize hasret çekmez misiniz? İşte ervah aleminden dünya gelen bizim ruhumuz da gurbettede kaldığı ömür kadar asli mekanına o kadar hasret çeker. Ölümle işte bu hasret biter.
İşte ölüm ; böyle güzel bir yolculuğa çıkmak için sefer valizlerimizi hazırlamaktır. Ameli ve fiilleri güzel olanların valizlerini hazırlamaları çok uzun sürmez. Onlar bu sefere bayrama gider gibi güle oynaya çıkarlar ama arkalarında ağlayanları hüzün içinde bırakarak giderler bu dönülmez sefere.
Hadi Taşçı dostum da böyle bir sefere çıktı herkese sürpriz yaparak. Onun bohçası her zaman sırtında ve her dem sefere hazır olan bir yiğitti. O , babamın çocukluktan beri en yakın dostlarındandı. Çünkü onun babası da benim babanın can dostu idi. Biz bir aile gibi idik Taşçı ailesiyle. Allah rahmet eylesin önden gidenlere.
Hadi ; dava delisi, mücahit ve ilme susamış bir insan idi. O, Urfa’nın tüm alim ve meşayihlerine meftun idi. O, gah Molla Derviş Hocanın hanesinde, gah Molla Said Hocanın evinde ya da gah Kıbrıs Tekkesinde Arap Hocanın ders halkasında bulunan bir yiğit idi.
Kelimenin tam manasıyla O, gündüz külahlı, gece ise silahlı biri idi. Gözü perk , yiğit , doğruları kimseden çekinmeden söyleyen biri idi. Milli Selametin afişlerini direklere asacak kadar cesurda. Kızdı mı külahı başında kendiliğinden dönerdi mübareğin. Ben, kafa derisinin böyle hareket eden ikinci bir kimse tanımıyorum Hadi’den başka. Şalvarlı bir mücahit idi benim kardeşim Hacı Hadi Taşçı.
Refah Partisi döneminde benim elim kolum idi. Tam altmış üç gün; gece gündüz bizimle ter attı. Sanki kendisi Belediye Başkanı seçilecek gibi çalıştı. Hasbi bir çalışma idi bu. Tüm çalışan kadrolar böyle idi. Gönül Belediyeciliğinin öncü kadroları idi bu ekibimiz. Geceleri bile çocukları onu göremiyordu.
O, Mevlevihane esnafının kuzey kısmındaki dükkanında hasırcı idi. En sağlam hasırları o satardı. O zamanın gerek köy ve gerekse Urfa civar mahallelerindeki gecekonduların tabanları topraktandı. Evlere kışın hasır serilir sıcak tutsun, yazın da Urfa’nın sıcağından korunmak için tabanlar sulanır ve hasırlar serilirdi yere . Sonradan tüm yurtta olduğu gibi Urfa’da da beton , evlerin toprak dabanlarını istila etti. Bu kez de sıcaktan yanan Urfa evlerinin dabanları sulanarak üzerlerine hasırlar serilmeye başlandı. Çimento fabrikaları çoğaldıkça bu ihtiyaçları da bertaraf edilmek için acil çareler bulunduğu.
Urfa da halıdan çok hasır satılırdı eskiden . En iyi hasırları da Hacı Hadi Taşçı satardı. Sonradan bu kamıştan hasırlar yerini petrol ürünü polyester hasırlara bıraktı. . Hacı Hadi’nin de bu naylon hasırlarla arası açıldı. Çünkü insanın hasına gönül veren dostum Hadi Taşçı bu naylon hasırlara gönül veremezdi . Dürüst insandı , o, naylon işleri sevemedi. Hacı Hadi’nin soyadı Taşçı idi ama, onun gönlü dağ çiçeklerinden yapılmış geniş bir saraydı. Bugün o gönül sarayımın burçlarından biri yıkıldı. Vefatı beni gönülden sarstı. Onunla ne güzel günlerimiz olmuştu? Şimdi her şey hayal oldu. Bir varmış, bir yokmuş!
Dostum Hacı Mehmet Genç, Hacı Mehmet Felhan, Ali Bahçivan , Yoğurtçu Hacı Ali Yılmaz, Hacı İsmail Sunay, Hacı Halil Beden ve Hacı Hüseyin Coşkun, Hacı Sabri Tepe, Ahmet Beden ve Dr. Latif Kaya ila Dr. Burhan Vural gibi bir çırpıda isimlerini saydığım bu dostlarımızla çok maceralarımız olmuştu. Onlarda Hacı Hadi’yi severlerdi.
Rahmetli Şevki Hafız, Dede Osman , Arap Hoca, Molla Derviş Hoca, Molla Said Hoca, Halil Hoca, Molla Sabri Hoca, Hacı Ahmet Altun,Mehmet Gerger, Salih Beşkardeş, Abdülkadir Subaşı, Mehmet Emin Karabulut, Ömer Saatçi , Ömer Beğenilmiş, Dr. Münip Görgün, Mehmet Kayacan, Mehmet Dartar, İlyas Badıllı, Şevket Denek ve Ahmet Apaydın, Mahmut Apaydın, Müslüm Çiftçi , İsmail Dağbaşı , İzzettin Olgun, Azmi Akbıyık, Niyazi Dikme, Niyazi Yanmaz, Adil Saraç, Latif Gökçin, Hayati Baziki, Mehmet Çini ve Ali Kazzaz gibi dostlarımız da onun bu davaya aşkını takdir ederlerdi. Kızgınlığın senin saman alevine benzerdi. Sen,af etmeyi severdin. İtikadden sağlam ve ehli cemaat biri idin. Cömertliği onun genlerinde vardı.
Onun bu ani beklenmedik vefat haberi beni çok üzdü. Çok üzüldüm. Şok oldum. Urfa da idim. Daha onu arayıp dünü yad edecek ve geleceğimizi de inşa etmek için tezekkür edecektik. Bu yıl ki çok önemli Yerel Yönetim seçimlerini değerlendirecektik. Ama ömrün yetmedi. Vaden geldi , sen gittin ve benim de elim böğrümde kaldı.
Allah rahmet eylesin.
Mekanı cennet olsun.
Bugün Urfa’nın cadde ve sokaklarında gezen dostlarımızın on katı, yurt içi ve yurtdışı kabristanlarında ; öbür tarafa göçüp bizleri beklemektedirler. Mezar taşları, dostlarımızın isimleriyle dolup taşımaktadır. İnanıyorum ki, Hacı Hadi Taşçı ; şimdi sen en iyi hasırlarını o önden giden dava adamları dostlarına ve başta Milli Görüş lideri muhterem Profesör Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın altına sermek için kollarını sıvamışsındır . İşte gün bu gündür. Dünya ahiretin tarlasıdır. Tarlaya ne ekmişseniz onu orada biçeceksiniz. Sen verimli tarlara sahip biri idin. Her hayırlı işte en önde koşardın. Eskiler “ üç gün yatak, dördüncü gün toprak” demişlerdi. Sen bunu da acul bir şekilde hallettin. Senin Hak Dava için gayretin dillere destan idi. Onun mükâfatını da işte bu günlerde gördün. Ne bir acı, ne de bir cefa çekmeden ruhunu teslim ettin gelen elçiye. Ruhun şad olsun.
Bugün ,25 Mart 2024. Tam bundan kırık yıl önce : 25 Mart 1984 de ben de Belediye Başkanı seçildim. Bugün seçilmişimin kırkıncı şerefli yıldönümünü birlikte kutlayacaktık seninle. Bunu ifa edemedik; ama sen bir düğün kurmak için cennette bizden önce gittin. Ölüm şeb ı aruzdur inanlar için değil mi der Mevlana?
Hacı Hadi seni unutmak mümkün mü? Senin dava için o samimi parlamaların ve o ivazsız dik duruşun hala gözlerimin önünde bir anıt gibi durmaktadır . O zaman bizler bu davaya gönül vermiş bir avuç Serdengeçtiler idik. . Bizler belediyelerle büyüdük, serpildik ve hocamızı iktidara taşıdık. Ama şer güçleri bize diş bilediler. Vampirler gibi üşüştüler üzerimize. 28 Şubat Postmodern Darbeyi yaptılar. Bankaların boşaltılar. Başörtüsünü yasakladılar. Partileri kapattılar. Bizleri siyasi yasaklı kıldılar.Ne çileler çektik?
Bugün onları da yendik. Ayasofya’yı ibadete açmak bizim için bir sevda idi. Onun prangalanmış kilitleri kırdık. Taksime camii yaptık. Bunlar çok sevdiğimiz Hocamızın rüyaları idi. Bunlar gerçek oldu. Daha da yapacak işlerimiz vardı. Ama demek senin acelen varmış ki, bizi bu kil u kal içinde bırakarak göçtün öte aleme. Selam söyle bizden önde giden tüm dostlarımıza. Birgün biz de çıkacağız sonsuzluk kervanıyla bu asil sefere. Bekliyoruz o günü hararetle.
Başta kederli evlatlarına, geniş aile çevrene, dava arkadaşlarına ve Milli Görüş’e gönül vermiş tüm dostlarına , bizleri yoktan var eden , her şeye gücü yeten o Kadir i Mutlak Rabbimiz’ den acil sabırlar diliyorum.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciün.