İbrahim Halil ÇELİK
Şarkın haşin karekterini her hücresinde taşıyan , vefanın cisimleşmiş şekli , dostunun dostu ve bir mertlik/yiğitlik abidesidir İhsan Süreyya Hocam.
O , kah Pervari dağlarında seyelan eden bir arının kanat vızıltısını, kah Kahire’de köhne medreselerin hücresinde karıştırılan kadim bir siyerin hışırtısını, kah Viyana’da Tuna nehrinde seyahat eden bir sefinenin güvertesinde okunan Kur’an sesini , ruhunda bala dönüştürendir.
O, Cahiliye Mekke Dönemi iskencelerini yüreğinde yaşayarak duyan , acıları kaleminden sahifelerine döken bir çilekeştir. Nehirlerin Dilinde ; cennetten çıkan Nil’i , Fırat’ı ve Dicle’yi içselleştiren bir mümindir. Dağların Sırında : Hira’yı ,Tur i Sina’yı, Cudi’yi ve de Himalayaları tüm görkemiyle , nadide kelimeleriyle ölümsüz bir tabloya düşünüştüren telkari ustası gibi kalemkardır İhsan Süreyya Hocam .
O; Yalan Dünyayı Adımlarken ; Ano Yemeni, Çini, Ah Endülüsü, Tunus’u da adım adım insanlara, acı ve tatlı tarafıyla tanıtandır.
Pakia Mektuplarından ,Muhammed Hamidullah’a yazılan mektuplara kadar arşivinde harmanlayıp hasata gelene kadar bekleten bir sabır işçisidir. O, bu değerli mektupları günışığına çıkarana kadar bekletip beyana gelip onları kitaplaştırandır. Tu Hati ( Sen Geldin ) de kul ve Resul’ü; inci , mercan mısralarıyla gönüllere anadili (Kürtçe ) ile nakşederdir.
O; tarihçi, seyyah , mütefekkir, şair ve aynı zamanda iyi bir edebiyatçıdır. Tarih Şuuru ile nesillerin uyanmasına vesile olandır. Örnek Halife Dönemleriyle , Hilafetten Saltanata Emevileri, Abbasiler’i ve de Osmanlıları da Medine Döneminden sonra yazandır.
Halnâme ve Sömürü Ajanlarını da tüm çıplaklığıyla ile yine O yazdı. Viyana’da baş eseri olan beş ciltlik Müslümanların Tarihini imbikten damlatılmış ince tetkikleriyle onları yıllarca sabırla ve göz nuru dökerek kaleme alandır. Bu Şaheser kitabını senelerce birlikte kaldığımız Viyana’daki sürgün günlerimde nasıl satır satır yazdığına şahidim. Bu namda böyle bir eseri Türkiye’de ilk yazandır. O, tarih okumayı bu devrin insanlarına sevdirendir. Haçlılarla , Misyonerleri ve de SELAHADDİN Eyyübi’iyi de ayrı ayrı kitaplaştırandır.
O, günümüz müslümanlarını da hiç çekinmeden kılıç gibi keskin diliyle sorgulayandır. O, bu devrin vicdanıdır. Fikir şahsiyetimizin kalem bekçisidir. O, Şarkın Volkan gibi patlayan sesidir . Müslümanlarda Yanlış Din Anlayışlarını masaya yatıran tam bir Serdengeçtidir. O, elindeki kerpetenle hurafeleri kökünden sökendir.
O , Pervari’den Paris’e uzanıp , Viyana Günlerini dostlarıyla dolu dolu yaşayandır.
O, Yurtdışına : Türkiye’deki 28 Şubat darbeci Firavunların zulmünden kaçan kızlı/ erkekli yüzlerce öğrenciye Viyana’da Milli Görüş ve Önder(Wonder) çatısı altında dostlarıyla birlikte onlara hem hocalık hem de babalık yapandır.
O , gurbette kabus gibi sürgün günlerimi aydınlatan ışıktı. O, gurbetteki benim sılamdı. Viyana’daki sürgün günlerimde Onun sıcak ve candan dostluğu , beni daha da kavileştirmiş , davama sımsıkı bağlamış ve de su verilmiş bir Çelik’e dönüştürmüştü.
O, Viyana Sürgün Günlerimde beni Alpler’in sırtından tüm Avrupa’ya mümince bakmaya ve duru bir fikirle hadiselere incelemeye sahip kılmıştır. Onun bu topraklarda müminleri iman nuruyla aydınlatması, onlara dersler vermesi gönüllerin fethine yol açmıştır . Bu gönül fethi aşkıyla da biz tüm kara Avrupa’sını karış karış dolaştık yıllarca onunla. Avrupa’nın her karışında ayak izlerimiz var Onunla. Kalenbergten, Tunaya Muhammedi gözle bakardık saatlerce. Hatta Tuna’dan geçen gemilerin içinde Levent’lerin görkemli endamlarının hayalini kurardık birlikte .
O, Viyana önlerinden baltalarıyla geri dönen atalarının yerine ; bu kez Viyana’nın kalbinde fetih çadırları açmış, meşum post modern 28 Şubat darbesinin zülümden kaçan yüzlerce öğrencisiyle. . Onlar da Viyana Üniversitelerinin çeşitli amfilerini gül bahçesine çevirtmişlerdi o İslamlamın simgesi rengarenk baş örtüleriyle.
Bu kez İlim ve irfanla Viyana’yı yurt tutmuştu bu sürgüne gelen mağdur öğrencileriyle. Onlar ; Viyana Üniversitelerinin her dalından eğitimlerini alıp , öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp anayurda birer İlim ve İrfan elçileri olarak dönmüşlerdi. Anayurtlarında parya muamelesi gören bu ışık huzmesi beyinler , Viyana’dan birer ilim ve irfan dinamosu olarak dönmüşlerdi artık.
Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat zulmünün baş piyonları bu generallerin mukavvadan birer sahte kahraman olduklarını görüp o dönem bunların boşalttıkları bankaların yönetim kurullarında nasıl görev aladıklarına şahit olmuşlardır. Şimdi ise bu zalim , Nemrut bozuntusu 28 Şubat generallerin rütbeleri sökülüp nasıl kodesi boyladıklarını da geçte olsa hukukun tecelli ettiğine şahit olmuşlardır. Adalet , zalimlerin zulmünü yok eden yegane ilaçtır.
İşte bu üçüncü Viyana çıkartmasının baş Mimarı İhsan Süreyya Hocam olmuştur. Viyana’ya gelen bu öğrencilerin tümü onun ders halkasından geçmiş , mağdur, fakat ilimle mağrur olarak geri dönmüşlerdir.
Viyana’da Milli Görüş bünyesinde bir Enstitüsü kurup oradan da o yüzlerce öğrenciyi mezun edendir. O, soran ve sorgulayan, boyu kadar eser veren bir alim, İrfan abidesi, arslan yürekli bir dava adamı ve iyi bir tarihçidir. . O, bu çağın ibni Teymiyyesidir. Zulme , zalimlere karşı kalemiyle mücadele eden bir Serdengeçtidir. . O , adam gibi adamdır İhsan Süreyya Sırma Hocam.
O, benim hem dostum, hem ağabeyim hem de sürgündeki çilekeş yol arkadaşımdır . O,davanın vefakar insanı ve sürgündeki herkese bana olduğu gibi bir sığınak limanıdır. Onun bağrı ve kapısı çile çeken tüm mazlumlara her dem açık olandır. Sabırlıdır ama bir o kadar da celallidir İhsan Süreyya Sırma Hocam .
Onun sabrılı haline mazhar olanlar yaşar, celalli haline rastlayanlarında dünyası şaşardı. Ama o yine de öğrencileri ve dostları tarafından her dem aranan bir nefes gibidir . Onun dostluğu insanlarda tiryakilik oluşturmuştur. Onun meclise gelmesiyle ancak o zaman sohbet halkası tamamlanmış olurdu . Saatlerin nasıl geçtiğinin farkına bile varılmazdı. Sabahlara kadar sohbetler sürerdi. Muhabbetin tadı insanların hayatını değiştirirdi. Bezginliğin ve yorgunluğun esamesi bile okunmazdı bu sohbete iştirak edenlerin yüzlerinde. Yüreklerinin şavkı , çehrelerinden okunurdu sohbete iştirak edenlerin. Ne güzel günlerdi o günler ; Viyana’da ateşte açan çiçekler gibi idik hepimiz.
O , benim gözümde üçüncü Viyana çıkartmasının muzaffer vakıf adam İhsan Süreyya Sırma’dır. Onun bu gayreti seneler geçtikçe daha iyi anlaşacaktır. Gurbette tüm bu öğrencilerin bohem hayatı içinde yok olup gitimelerine mani olmaya çalışan yürekli bir insandır , İhsan Süreyya Sırma Hocam .
Bugün bile onun İstanbul’da Cağaloğlu yokuşundaki ofisine hangi saatte giderseniz gidin; Viyana’dan, ya da Avrupa’nın her hangi bir ülkesinden sürgünde ateşte açan çiçekler gibi kızlı/ erkekli öğrencilerinden birini ziyaretine gelmiş bulursunuz.
O , çağlar üstü fikri davanın mıknatıs adamlarından biridir. Çekim gücü bugün bile eskisinden daha kuvvetlidir İhsan Süreyya SIRMA’nın. O, bugün yaşayan tarihçilerimizin pirlerinden biridir.
İşte bu söylediklerimin daha güzelini O, kendi kalemiyle Viyana Günleri’nde yazdı. Yeni basıldı kitap Beyan Yayınlarında. Bu kitabı okursanız benim söylediklerim ne kadar az olduğunu görürsünüz. Ondan daha nice güzel eserler beklemekte bizim hakkımızdır. İyi ki varsınız İhsan Süreyya Hocam.
O , gurbetteki muzaffer vakıf adam, yüreği Anadolu kadar geniş insan , İhsan Süreyya Sırma Hocama uzun ve sağlıklı ömürler dilerim.