Edep, cemiyeti ayakta tutan, insanları birbirlerine kaynaştıran, kaynağını inanç sistemimiz olan İslam’dan alan, “ef’ali mükellefin”le perçinleşmiş ve gelenek, örf, adet ve kurallar halini almış iyi-güzel tutum ve davranışlardır. Edep ve terbiye aynı anlamda kullanılan ve öncelikle aile içerisinde çocukluktan itibaren yaşanılarak kazanılan hasletlerdir. Edep ve terbiye, sözleri ve davranışlarıyla ailesine, çevresine ve diğer insanlara karşı yılların olgunlaştırdığı edep kurallarına ve sünnete uygun hareket etmek demektir. Edep ve terbiye “haddini bilmektir”.
Edep ve terbiye rabbani hasletlerdendir. Rabbin huzuruna da edeple durulur ki lütfe nail olunsun. Büyükler, “edep ile gelen lütuf ile gider” buyurmuşlardır. Bu yüzden, öncelikle “mümeyyiz ve farik” kimselere hitaben “Edep bir taç imiş nur-i Huda’dan, giy o tacı, emin ol her belâdan” denilmiştir. Buna göre edep ve terbiye noksanları o ölçüde Rablerinden uzaklaşmış olmakta, belâlara açık vaziyete gelmiş olmaktadırlar.