İbrahim Halil ÇELİK ;
Urfa’nın edebiyat, kültür, sanat ve folkloruna büyük katkıyı veren en uzun süreli yayın “Harran Kültür ve Folklor Dergisi”dir. Nisan 1979 yılında ilk sayısı yayımlanan ve 2002 yılına kadar 62 sayı neşredilen derginin yayın politikası ise kadim şehir, medeniyetlerin beşiği, Peygamberler şehri Urfa da : İnsanların
doğumdan ölümüne , sünnetinden evlenmesine, efsanesinden hikâyesine,masalından manisine , hoyratından türküsüne , şiirinden edebiyatına, atasözünden
deyimlerine, fıkrasından mizahına, bulmacasından bilmecesine, halk oyunlarından çocuk oyunlarına, örf adet ve geleneklerinden ören yerlerine, mimarisinden hat
sanatına kadar kadim şehrin otantik malzemelerini kaynak kişilerden bizzat dinleyip, onları derleyip ve asılları gibi neşretmekti.
Ve bunu da Harran Dergisi yıllarca layıkıyla yaptı. Urfa’yı tüm yurtta ve dünyada yüzünün akıyla temsil etti. Harran Dergisi, kadim Harran kültürünü, Edessa mirasıyla
harmanlayarak onları İslam’ın potasında eriterek tam bir ekol oldu. Urfa’da Harran Dergisi’ne emek verenler “Harraniler” olarak bilinirler. Urfalılar onları hep “Harraniler”
olarak anarlar. Onların başta Harran Kitap Evi , Harran Üniversitesi Kurma Derneği, Harran Gazetesi, Harran Kültür ve Folklor Dergisi gibi etkinliklerde imzaları vardı.
Onlar da bu faaliyetlerinden dolayı hem gönüllerde hem de şehrin kültür ve edebiyat tarihindeki yerlerini çoktan almışlardır.
Ben de şimdi kısa bir tayflar resmî geçitini yaptıracağım yazarlardan bazılarına. Sırası geldikçe de diğer fikir işçilerine de resimi geçit yaptırmak farz olacaktır.
İşte bu iklimde Harran Kültür ve Folklor Dergisi’nde emek vererek, gecelerini gündüzlerine katarak yazanlardan başta Mehmet Emin Ergin, Adil Saraç, Mahmut
Yaşar Uğur, Mehmet Oymak, Mehmet Atilla Maraş, Mehmet Ali Ekren, Mehmet Çini ,İbrahim Halil Çelik, Cemil Cahit Güzelbey, Naci İpek, Yusuf Demirkol, Mahmut Karakaş, Tenekeci Mahmut Güzelgöz, Emin Beyazgül, Bedri Alpay, Mehmet Hulusi Öcal, Mustafa Bilkan, A. Cihat Kürkçüoğlu, Halil Biner, Şeref Uslusoy,Müslüm Akalın,Siraç Sümen, Arif İnan, Nejat Karagöz gibi yazarlar gelirdi. Bu kalem erbabının da asla hakları ödenemez.
Urfa’da o tarihlerde dergi çıkarmak, Kültür Bakanlığı’nca tüm Yurttaki şehir kütüphanelerini dergiye abone yapmak her babayiğidin harcı değil idi. İşte bunu
Harraniler o tarihte başarmışlardı.Dergi çıkarmak kültürün, düşüncenin, şiirin, fikrin, hikâyenin, romanın ve folklorun hazinelerini tüm ihtişamlarıyla halka sunmaktır. Her yeni çıkan dergi nüshası,
onlarca kitabın muhtevasını ihtiva eder. Onun için her düşünce ve fikri ekolünmutlaka yayın organı olarak bir dergisi vardır. Mesela : Kadro Dergisi, Büyük Doğu Sebilürreşad , Diriliş, Mavera, Hece, Doğu Batı, Varlık, Hisar, Ötüken, Serdengeçti,Hilal, Pınar ve Harran Dergisi gibi.
Harraniler Urfa’nın mimarisi, deyimleri, kültürü,folkloru ile Urfa’nın türbelerindenyatırlarına, mağaralarından ören yerlerine, hanlarından hamamlarına , çarşılarından
bedestanlarına, avlulu evlerinden konaklarına , dar sokaklarından çıkmazsokaklarına, tekkelerinden zaviyelerine, çeşmelerinden sebillerine, mesire yerlerinden
meydanlarına, şiirinden edebiyatına, örf ve adetlerinden türkülerine, manilerinden hoyratlarına, hikayelerinden masallarına, efsanelerinden, ağıtlarına ve atasözlerine
kadar derleyip onları yarınki kuşaklara taşıdılar . Urfa gönüllüsü bu değerli insanların tarihe tanıklık eden ve geleceğe miras bıraktıkları araştırma yazılarına paha
biçilemez elbette.
Onların bu zahmetli ve cefakâr çalışmaları seneler sonra semeresini verdi. Bu gönüllü fikir işçileri yanında yazar, şair ve araştırmacı olarak yetişen ikinci
kuşak yazarlar, şairler, şehrin kültür ve folklore gönül vermiş Urfa’nın bu velut gençleri oldu. Bunların da en başında Hüseyin K. Baykuş, Seyyit Ahmet Kaya,
Mehmet Kurtoğlu, Hanifi Düşmez , Osman Güzelgöz, Cemal Elçi, Mehmet Hazar, Selami Yıldız,Abuzer Akbıyık ve Sabri Kürkçüoğlu gibi isimler gelirdi. Mehmet
Kurtoğlu’nun kalemi üretken bir kalemdir. Onun her dalda söyleyecekleri vardır. Yayımladığıkitaplarının sayısı, ömrünün yarısını geçmiştir. Osman Güzelgöz ise şimdi koçluğa soyunsa da onun da fikir dünyası geniştir. Hanifi Düşmez cins nevi şahsınamünhasır bir şairdir. Onun şiiri özgün ve içe hitap eder eden bir şairdir. Kudüs’ü ruhunda yaşan biridir.
Mehmet Emin Ergin, 1972 yılında yayınladığı “Urfa’dan Derlenmiş Hoyratlar-Maniler” ve 1973 yılında yayınladığı “Urfa Folklorunda Düğün” adlı kitabıyla Urfa’da
Folklor Araştırmacılığına öncülük yapmıştı arkadaşlarına. Bu kitapların basımı içinUrfa’dan Adana’ya İbrahim Halil Çelik , Mehmet Emin Ergin ile birlikte gitmiş ve
günlerce gözlerine uyku girmeden sabahlamışlardı ikisi birlikte Kemal matbaasında. Fırından yeni çıkmış nar gibi kızarmış taze ekmek gibi bu kitapların nüshalarını Harran Kitapevinin raflarında teşhir edilince o gün tüm gençler motive olmuşlardı. Mehmet Emin Ergin , arkadaşları arasında ilk kitap yayınlayan biri olmuştu. Sonra da genç
arkadaşları kendisinin peşinden kitaplarını yayımlamak için sıraya girmişlerdi.
Yazarlık bulaşıcıdır! Okurluk gibi.
Urfa Halk Bilimi araştırmalarına yoğunluk veren Mehmet Emin Ergin, bu iki kitabın
ardından : “Urfa Ağzı Sözlüğü (1982)”
“A’dan Z’ye Şanlıurfa (2007)”
“Şanlıurfa Hikâyeleri (2007)”
“ Harran Ekolü-Okulu (2007)”
“İsot Medeniyeti (2008)”
“Şanlıurfa Müellifleri (2008)”
“Şanlıurfa Beslenme Kültürü (2008)”
“Şanlıurfa Halk Kültürü (2008)” kitaplarını yayımlayarak memleketi Urfa’ya olan vefa
borcunu ziyadesiyle ödemiştir.
Urfa Belediye Başkanlığı yaptığım 1984-1991 yılları arasında Urfa Belediye
tarihinde ilk kez Urfalı araştırmacıların kitaplarını yayımlama geleneğini
başlatmıştım. Başkanlığım döneminde A.Cihat Kürkçüoğlu, Mahmut Karakaş, Adil
Saraç belediyemizin yayını olarak ilk kitaplarını yayımlama mutluluğunu yaşadılar.
Bu mutluğun verdiği motivasyonla bu arkadaşlarımız ve Harraniler Grubu olarak
yukarıda adlarını verdiğim yazar dostlarımın her biri bugüne kadar sayısız kitaplara
imza attılar. Raflar dolusu kitaplarını Urfa’ya kazandırdılar.
Bu arkadaşlarımızdan Mahmut Mahmut Karakaş’ın; her biri birer doktora
çalışması niteliğindeki “Şanlıurfa Kitabeleri” (1986), “Nabi Tuhfetü'l-Harameyn”
(1989), “Müspet İlimde Müslüman Âlimler” (1991, “Müslüman Bilim Adamları -8.
Yüzyıldan 19. Yüzyıla-” (2009), “Cumhuriyet Öncesi Şanlıurfa’da Kültür ve Eğitim”
(1995), “Şanlıurfa Evliya ve Âlimleri” (1996), “Şanlıurfa Mezar Taşları” (1996),
“Urfa'nın Kültür ve İnançlar Serüveni” (2011), “Urfalı Baba Cem’i Karadağ Destanı”
(2012), “Bir Mutasavvıf Şair Ömer Nüzhet” (2012), “Urfa’da Tasavvuf İzleri” (2017),
“Kurtuluşumuzun 100. Yılı Anısına Urfa’nın Kurtuluşuyla İlgili Arşiv Belgeleri” (2020)
(Müslüm Akalın’la birlikte) adlı ölümsüz eserleri Urfa kültür tarihine adanmış bir
ömrün dolu dolu geçtiğine dair kanıtlarıdır. Mahmut Karakaş dostum Urfa’ya olan
vefa borcunu ziyadesiyle ödemiştir. Şimdi sıra Kurucusu olduğum Harran Üniversitesi’nin bu değerli bilim insanına Fahri Doktora ünvanı vermesine gelmiştir. Bu ünvan bugüne kadar
kendisine verilmedi ama kendisi bizim gönlümüzün Profesörüdür.
Müslüm Akalın , Urfa’nın Kurtuluş Tarihi üzerine akademik düzeyde yaptığı
araştırmalarıyla, yayımladığı kitap ve makaleleriyle bu konunun Türkiye’de tek
uzmanı olduğunu kanıtlamıştır. Onun “Milli Mücadele’de Urfa-Anılar Belgeler”,“Urfa
Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey’in Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbindeki
Savunması”, “Ali Rıza, Ahfada Yadigar Urfa Mücahedesi”, Binbaşı Ali Rıza Bey’in
Hatıratı, “Urfa’nın Kurtuluşuyla İlgili Belgeler”, “Cumhuriyet Halk Fırkası Urfa Heyeti
İdaresi Mukarrerat Defteri”, “Derdim Çoktur Hangisini Yazayım-Gazete Köşe Yazıları”
(2004), “Urfa Destanı” (Milli Mücadede Urfa’dan ayrı basım 2008), “Urfa Kurtuluş
Yazıları”, “Urfa’nın Kurtuluşuna Dair Üç hatırat”, “Urfa Tarihinden Yapraklar”, “Eski
Günlerden Kalan” (Şiirller), “Hocazâde Muallim Fikri Bey’in Urfa Kurtuluş Savaşı
Hatıraları” , “Urfa Milli Mücadele Albümü” (Cihat Kürkçüoğlu ile birlikte), “Başlangıcın
Tarihi Şanlıurfa” (Ebru Okutan Akalın ile birlikte), “Urfa’nın Kurtuluşu İle İlgili Arşiv
Belgeleri” (Mahmut Karakaş ile birlikte), “DR. ANDREAS VİSCHER İsviçreli Bir
Doktorun Türk Milliyetçileri Arasındaki Anıları-Urfa 1919-1920” (Abdülkadir Gürüz ile
birlikte) adlı kitapları Urfa’ya adadığı ömrünün şahitleridir.
Aziz dostum , gönüldaşım, Urfa’nın edebiyat
üstadı Adil Saraç’ın son olarak yayımladığı Urfa ile ilgili sözlük, deyimler, dualar,beddualar,mani ve hoyratlar, köy isimleri, aile isimleri ve mesleklerle ilgili bilgileri kapsayan altı ciltlik “Tanıklarıyla URFACA URFALICA Bir Ömre
Sığmayan Sevda” adlı eseri onun edebiyat bilgilerinin zekâtı niteliğindedir.
A.Cihat Kürkçüoğlu ise : “Ruha’dan Urfa’ya (1780-1980)”, “Şanlıurfa Su Mimarisi”, “Şanlıurfa’da Canlanan “Tarih ve Tarım Şehri Harran”, “Birecik”, , “Urfalı
Hattat Behçet Arabi”, “ŞANLIURFA Land Of Faith – İnançlar Diyarı ŞANLIURFA”,
(İng.Çeviri: Doç.Dr.Zuhal KARAHAN KARA), “Adım Adım Şanlıurfa” , (Harun
Sarıfakıoğulları ile birlikte), “Adım Adım Viranşehir”, (Prof. Dr. Zuhal Karahan Kara ile
birlikte), “Şanlıurfa 1850-1950”, (Ali Tuzcu ile birlikte-İngilizce çeviri: Hilmi Demirciler),
“Yıldız Albümlerinde Urfa-Urfa In The Yıldız Album”, “Tarih ve Turizm Şehri Şanlıurfa”
(Selahattin E. Güler ile birlikte), “Urfa, Fotograflarla Evvel Zaman İçinde”, (Fotograf
Albümü), “Şanlıurfa Çarşıları-Hanları ve El Sanatları”, (Sabri Kürkçüoğlu ile birlikte,
“Şanlıurfa İli Camileri”, “URFA Milli Mücadele Albümü”, (Müslüm Akalın ile birlikte)
kitaplarıyla Harran Kültür ve Folklor Dergisi’nden aldığı motivasyonla çok sevdiği
Urfa’sına bir Sanat tarihçi olarak borcunu ödemeye çalışmıştır.
Belediye Başkanlığımı sırasında belediyemiz sadece kitap yayımlama geleneğini başlatmakla kalmadı. Yazarların kısıtlı imkânlarıyla bastıkları kitapları
satın alarak Urfa kütüphanelerine dağıttı. Böylece yazarlara destek oldu. Kitap
yayımlama ve satınalma yolunda başlattığımız bu hamle bizden sonraki belediyelere
örnek oldu ve Urfalı yazarlar kitap yayımlamayan başkanlarını hizmet ehli
saymamaya başladılar.
Mehmet Emin Ergin’den sonra Urfa Halk Müziği başta olmak üzere Urfa
folklorunun çeşitli dallarıyla ilgilenenlerin başında genç araştırmacılar, şair, yazar
Abuzer Akbıyık ve Sabri Kürkçüoğlu ikilisi gelir.
Uzun zamandır Sabri Kürkçüoğlu ile Abuzer Akbıyık yazıda, derleme ve araştırmalarda ikiz kalem gibidirler. Ayni kökten yetişen kamış gibi Ney’e dönüşen bir tatlı nefesleri vardır. Urfa kültür deryasında yetişebildikleri kaynakları çalışmalarında iyi değerlendirdiler. Birlikte derledikleri ve yayımladıkları eserleri bizim için birer kıymettir. Her iki araştırmacının tek başlarına ortaya koydukları eserleri ise daha da demlenmiş olarak bizleri sevindiriyor.
Ben diğer yazar, şair ve sanatkar gençleri sevdiğim gibi bu ikisini de hem
sever, hem de takdir ederim. Abuzer Akbıyık; munis, güzel ahlaklı , verdiği sözü
tutan, işinde başarılı, insanlara yardım etmeyi seven biridir. Aile yapısı mazbut ve iyi
bir aile babasıdır. O, Urfa kültürünü nefsinde iliklerine kadar yaşayan bir Urfalıdır.
Onun, Urfa sevdası dillere destandır . Üstelik o, ruhuyla ve yaşamıyla tam
Urfalıdır. Derlediği her kitabı onun hayatının ayrı bir safhasını oluşturur. Onlar hala
diri bir beyin ve bitmez bir enerjileriyle Urfa’nın tarihi katmanları arasında kalan o
müthiş sırlarını keşfe çıkan bir kâşif gibi tetikte bekleyen bir fikir işçileridir. .
“Hikmet müminin kayıp olmuş maldır. Nerede bulursa onu alır.” Fehvasınca
Abuzer Akbıyık ve Sabri Kürkçüoğlu Urfa kültür ve folklor dünyasının uçsuz bucaksız
deryasının derinliklerinde yüzen bir elmas araştırıcıları olarak gözlerini pür dikkat
açmış birer kültür ve folklor avcılarıdır. . Onların bu çalışkanlığı, dürüstlüğü ve
kadirşinaslıkları tüm edebiyat ve sanat aleminde çok iyi bilinir. Onların çileli hayat
hikayeleri bu minval üzere ele alındığında eserlerinin yaprakları ömürlerinden
uzundur. İlim yolunda yürekli bu kalem erbabları bizlere ümit vermektedirler.
Sabri Kürkçüoğlu’nun ağabeyleri ise birer düşünce, fikir, edebiyat adamı ve
adeta anadan doğma sanatkarlardır. Kürkçüoğlu ailesinde yetişmiş, Urfa’nın sosyal
ve kültürel hayatında aktif rol almış abileri Ressam Nihat , Sanat Tarihçisi A. Cihat ve
Öğretmen-Şair-Yazar Fuat Kürkçüoğlu da ayrı ayrı birer kıymettir. Cihat Kürkçüoğlu
Urfa Sanat Tarihinde kıymeti yadsınmaz vefalı ve velut bir yazardır. Onun yazar
kadrosunda bulunarak katkı sunduğu kitaplar ile kendi sahasında verdiği kitapları
takdire şayandır. Fuat Kürkçüoğlu ise yazdığı 1950’li-1960’lı yılların Urfa’sını anlatan
“Çapıt Top” ve Urfa Kurtuluş Savaşı’nı anlatan “Dalyan Mustafa” adlı romanları ile
yüreklerimize su serpmiştir. Her iki romanında da Urfa ağzını ve Urfa’nın tarihi
dokusunu, gelenek ve göreneklerini, şehrin o dönemdeki ünlü portrelerini harika
tasvir eylemiştir. Onları da ayrı ayrı yazmak gerekir başka bir yazımızda . Yeri
geldiğinde onların da hayat hikayelerini birer birer kaleme almak bizim için bir vicdan
borcudur.
Ressam Nihat Kürkçüoğlu ise doğduğu ve yetiştiği Urfa’sına aşık, altmış yıldır
Urfa’nın sokaklarından çarşılarına, el sanatlarından geleneksel giysili insanlarına ve
Harran’a kadar çalıştığı yüzlerce tablosunu Urfa’ya armağan ederek şehrine olan
vefa borcunu ziyadesiyle ödemiştir.
Hiç unutmuyorum, Belediye Başkanlığım
döneminde belediyemizin kültürel faaliyeti kapsamında kendisinin resim, kardeşi
Ahmet Cihat’ın Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde fotoğraf sergisini açmış ve
serginin açılışına bizzat katılmıştım. Ülkemizin ünlü ressamlarından Şefik Bursalı’ın
bu sergiyi gezerken Nihat’a söylediği; “Sanki Osman Hamdi Bey’in Sergisi’ni
geziyorum. Güzel Sanatlar Akademisi’nin hangi dönem mezunlarındansınız” sözleri
halen kulaklarımdadır. Nihat’ın Şefik Bursalı’ya verdiği; ”Ben akademi okumadım ve
resim yapmayı kendi kendime öğrendim” cevabı karşısında geçirdiği şaşkınlığı da hiç
unutmuyorum. Onun usta fırçasıyla ortaya koyduğu Urfa’nın tarihi tabloları ;
Peygamberler Şehri Urfa’yı dünyada tanıtıma vesile olmuştur. Nihat’ın liseden dönem
arkadaşları Urfalı ressamlardan Abdurrahman Polat, Abdurrahman Aksoy ile Hasan Rastgeldi de unutulmaz ressamlarımızdandır. Bu dört değerli ressamız da Urfa’nın öğretmen
kökenli Ressamlarıdır. Onlarla dost olmak bir ayrıcalıktır benim için. Sanat , kültür ve
edebiyat dünyasında bu dostlarımızın ayrı ayrı yerleri vardır. Burada yeri gelmişken
Belediye Başkanlığım döneminde hayırsever iş insanı , aziz dostum, Urfa Beykapısı mahallesinden bir çıkınla İstanbul’a çalışmaya giden ama Urfa’ya adına yirmi dört derslik bir ilkokulu doksan günde yapan merhum Ahmet Erseven’in eşi adına yaptırıp Belediyemize hibe ettiği Remziye Erseven Sağlık Merkezi’nin ilk Başhekimi Dr. Burhan Vural’ı ben ; Urfa Merkez ilçe Külaflı Köyünde er öğretmenlik görevini ifa ederken tanıdım. O , Akziyaret Nahiyesinin sağlık merkezinde tabip idi. Bizden yaşlı, 1939 doğumlu Dr.Burhan Vural’ın sanatçı kişiliğinden de söz etmek isterim. İyi bir ressam ve üniversite yıllarında Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver’den tezhip dersleri almış iyi bir müzehhip olan Burhan ağabey resim çalışmalarıyla başta Nihat Kürkçüoğlu olmak üzere Urfa’da bir çok gence resim sevgisini aşılamıştır ve onlara
örnek teşkil etmiştir.
Onun yanına Dr. Münip Görgün’ü ikinci tabip olarak verdim. Dr. Münip Görgün ise, sadece bölgenin değil, İslam aleminin de tanınmış en büyük Hat Üstadı Hattat Behçet Arabi’den hat icazeti almış ikinci sanatkar bir dostum ve dava arkadaşımdır. Hattat Dr. Münip Görgün’ü de ayrı bir yazıda ele alacağım kıymetli değerlerimizdendir. Ressam Mustafa Ayataç ve Yaşar Yayla da Urfa’nın ilk Akademi mezunu ressamlarımızdandır. Bu tanınmış iki kıymetli Ressamılarımızın da hemşehrilerimizce önemleri anlaşılmalıdır. Sanatkârlar milletlerin yüz aklarıdır. Onlara sahip çıkmak bizim görevimizdir.
Genç yaşlarında öte aleme göçen, kültür ve edebiyat sahasında daha çok kıymetli eserler verecek olan rahmetli Hüseyin K. Baykuş ve Seyyit Ahmet Kaya da fikir,düşünce ve şiir de ayrı birer kıymet idiler. Onların bende ayrı ayrı yerleri vardır.
Çünkü onlar yazı hayatına benimle başladılar. Onları Belediye Başkanı iken hep
yüreklendirdim yazı hayatlarında. Bunlar Urfa Belediyesinde Abdülkadir Subaşı’nın
Kültür Müdürlüğü’nde çalışan insanlar gibi iki kıymetli faal elemanları idiler. Onların bu serüvenleri ise ayrıca anlatılmaya değer.
Bu tayflar resmi geçidinde Abuzer Akbıyık ve Sabri Kürkçüoğlu , Urfa’nın kültür ve folklorüne gönül veren yiğit bir kalemlerinden başka birer örnektirler. Onların da bu alanda yapacağı her yeni araştırma ve derlemeye, o cesur kalemleriyle vücut verecekleri yeni eserlerini hararetle bekliyoruz. Her eser bizler için birer yol göstericidir. Güzel eserler hayatın yolarını aydınlatan birer deniz fenerleridir.
Bugün her zamandan daha çok bu eserlere müştak bir haldeyiz. Zira yeniden
kütüphanelerimizi dolduracak o güzel eserlerin zuhur edeceğine inanıyoruz bu topraklardan. Daha çok Urfa semalarında parlayacak meşale gibi beyin cilası eserleri genç dimağlardan bekliyoruz vesselam.