1927 yılında "İki yüz bin" Yahudi, "Sekiz yüz bin" Ermeni'ye kimsenin ruhu duymadan isim-soyisimleri Türkçe'ye çevrilerek Türk kimliği verildi.
BİZ ONLARI
TÜRK SANIYORDUK,
MÜSLÜMAN SANIYORDUK
1927 yılında "İki yüz bin" Yahudi,
"Sekiz yüz bin" Ermeni'ye kimsenin ruhu duymadan isim-soyisimleri Türkçe'ye çevrilerek Türk kimliği verildi.
Aslında bu pek önemli bir konu değil.
Bundan daha can alıcı olan konu şu ki;
Kripto dediğimiz bu 1 milyon yahudi ve ermeni kitle hiçbir zaman yırtık elbise giymek zorunda kalmadı.
Hiçbir zaman açlık,
susuzluk,
yokluk veya yoksulluk çektirilmedi.
Kimisi general yapıldı,
ordu idare etti.
Kimisi müdür yapıldı,
okul idare etti.
Kimisi başhekim yapıldı,
hastane idare etti.
Kimisi diyanet işleri başkanı, hoca yapıldı,
cemaatler idare etti.
Kimisi hâkim-savcı yapıldı,
nice koçyiğitlerin ve mübareklerin canına kıydı... vs. vs.
Hepsine de Anadolu insanının üzerinde idareci sıfatı verildi.
Tiyatro,
edebiyat,
müzik,
sinema, basın,
yayın,gazete,
Tv hep onların tekelinde bulunduruldu.
Ve bu kriptolar anıtkabir yollarında sürekli şu cümleyi kullandılar;
"Biz bu ülkenin asli unsurlarıyız!"
Onlar zeki,
bilgili,
demokratik
,ilerici ve çağdaştılar.
Onlara köpeklik etmeyenler ise
her zaman gerici,
yobaz,
cahil,
karanlık.
Onlar azınlıktı ama gayet zengin ve şatafatlı bir hayat içinde kendilerini efendi,
bizi ise köle olarak gördüler.
Cümle âlem çatır çatır araba,
uçak,
silah fabrikaları kurarken,
Bu kriptolar bizi suni başörtüsü sorununa,
suni Kıbrıs sorununa,
suni Kürt sorununa, alevi sorununa hapsetti.
Yiyecek bir dilim ekmek,
bir zeytin dahi bulamaz olduk.
Taa ki,
8 Şubat 2018'e kadar.
Bu tarih,
her vatandaşın Soyağacını görebildiği,
Devletin,
"Hepinizi tanıyoruz! Ananızı babanızı,
nereden gelip nereye gittiğinizi biliyoruz!" dediği önemli bir günün başlangıcıydı.
KENDİLERİNDEN OLMAYAN
Recep Tayyip ERDOĞAN öyle dengelerini bozdu ki, şoka girdiler,
neye uğradıklarını bilemediler,
psikolojileri darmadağın oldu.
Kendilerini bu vatanın aslı unsuru olarak gören, devletin dahi kendilerinden haberdar olmadığını zanneden soysuzların kıçı kabak gibi açılıverdi.
Barolar daha özgür olacak dediğimizde, tabibler odası kapatılmalıdır dediğimizde,
mimar ve mühendisler odası haddini bilecek dediğimizde
93 yıldır kurdukları kahpe saltanatı ölümüne savunma derdine düştüler
ve düşmanlıklarını alenen yapmaya başladılar.
Siyasette ittifak kuruyorlar...
Sermayede birlik oluyorlar....
Eğitim ve sağlık alanında toplanıp bildiri imzalıyorlar...
Sakın ha,
"bunlar kim?!" diye sormayın vallahi çok gücenirim.
Belgelerle Gerçek bunlar