“Murat Göğebakan sene 2000, aşık olarak evlenmiştir, çok mutlu bir evliliği vardır. Şöhretinin zirvesindedir. gribe yakalanmış ve hiç geçmemektedir. Konserleri ve çok yoğun bir programı vardır. karısının ısrarı ile grip ilacı almak için doktora gider..
Vücudundaki morlukları gören doktor lösemiden şüphelenir. hastaneye yatırmak isteyince; "benim söz verdiğim konserlerim var ilacımı verin gideyim" der. Doktor "hiç bir yere gidemezsin, bütün programını iptal et" diyerek hastaneye yatırır.
Lösemi olduğu anlaşılır. Aylarca hastaneden çıkamaz. Hastalık yeni başlarken teşhis edilmiştir. Morali çok yüksektir. İnancı ve eşinin sevgisi en büyük dayanağıdır. Hastane kapısına: “benim büyük bir Rabbim, küçük bir derdim var.” yazan bir kağıt astırır...
Her gün bu kağıda bakar. Aylarca kaldığı hastaneden kanseri yenerek çıkar. Hastalığı sebebi ile çalışamaması, yaptığı masraflar yüzünden bir hayli borçlanmıştır. Müziğe geri döner ve borçlarını ödemeye başlar.
Fakat acı bir sürpriz onu bekliyordur. Çok sevdiği eşinin kendini aldattığını öğrenir. Karısından boşanır. Bu ihaneti bir türlü kabullenemez ve içine kapanır. hastalığı tekrar nükseder.
Bu sefer tedavi işe yaramaz. Dönem dönem 2014 yılına kadar tedavisi devam eder. Beş yıl süren mücadelenin ardından 46 yaşında kansere yenik düşerek hayatını kaybeder...
Murat göğebakan her şeyden uzaklaşıp yurt dışına yerleşmeyi seçerken arkasında şu sözleri bırakmıştır; Milyonlarca insan benim için dua etti, on binlerce mektup geldi. Kanseri yendim ama ihanete yenildim.”
Belki de o; “kalbim yaralı” derken, bize yaşadıklarını haykırıyordu, kim bilir..