BASİRET SAHİBİ İNSAN
HERKESTEN BİR ŞEY ÖĞRENİR..!
İnsanlara, varlıklara ve olaylara
gaflet nazarıyla değil de
ibretle, ferasetle bakabilsek
herkesten öğrenebileceğimiz
bir şeylerin olduğunu görürüz.
Toplum içinde çeşit çeşit
insan bulmak mümkündür.
Ahlakı çok düzgün,
kendisini çok iyi eğitmiş,
örnek şahsiyetler
söz konusu olduğu gibi
ahlakı bozuk, edep ve terbiyeden
nasibini almamış, hafif meşrep
insanlar da mevcuttur.
Her ne kadar duamız
Rabbimizin bizleri hep iyi insanlarla karşılaştırması yönünde olsa da
pratikte bu her zaman
mümkün olmayabilir.
Karşımıza kötü karakterli
şahıslar da çıkabilir.
Dahası,
toplumların ahlaken bozulduğu
durumlarda neredeyse iyi,
dürüst, güvenilir, güzel ahlaklı insana nadiren rastlar,
hasret kalırız.
Kendimizi toplumdan tamamen izole etmek, dağ başında yaşamak bu türden kötü şahıslarla karşılaşmamak için bir çözüm gibi görünse de bu çözüm hem uygulanabilir değildir, hem de herkesin böyle bir imkânı yoktur. Kaldı ki bu izolasyon, toplumsal yaşam kişinin dinî yaşantısına doğrudan doğruya bir tehdit oluşturmadığı sürece istenilir bir durum da değildir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "İnsanların arasına karışıp onların verdiği sıkıntılara sabreden Müslüman, insanların arasına karışmayıp onların sıkıntılarına sabretmeyen Müslümandan daha üstündür." (Tirmizî, "Kıyamet", 55) Bu sosyolojik olgu karşısında hepimizin toplumdaki inanç, ahlak, davranış bakımından arzu edilmeyen bir tutum sergileyen kimselerle birlikte yaşarken süreci dinî hayatımız açısından risk oluşturmayacak, tam tersine avantaja çevirebilecek bir duruma nasıl çevirebileceğimizin yollarını araştırmamız gerekmektedir. Her şeyden önce bu kimseler, Arzu edilebilir bir çizgiye çekilebilir durumda iseler kendilerine yönelik hatırlatmalarda bulunmak, dinin "Hakkı ve sabrı tavsiye", "İyiliği emredip kötülüğü yasaklama" yönündeki taleplerini yerine getirmemiz konusunda bize imkân sunmaktadırlar. İkinci olarak bu kimseler üzerinde yapacağımız gözlemler ve değerlendirmeler, "kötü bir kimsenin temel karakteristik özellikleri nedir..?" sorusuna doğrudan cevap teşkil ederken, tersten bir okumayla "İyi bir kimse nasıl olmalıdır..?" sorusuna da dolaylı bir cevap teşkil edecektir. Daha açık söylemek gerekirse mesela yalancı, üçkağıtçı, küfürbaz, iş kaçkını, tembel tipleri gördükçe iyi insan olmanın bu huylardan uzak durmakla sağlanabileceğini net bir şekilde anlayacak ve bu kötü huylardan kendimizi olabildiğince uzak tutmaya çalışacağız. Bir kötülüğü başkasında gördüğümüzde kınayıp eleştirmek kolaydır. Ancak aynı veya benzer kötülüğe sahip olup olmadığımız konusunda kendimizi muhasebeye çekmek ve bunu açık yüreklilikle yapmak o kadar kolay değildir. Atalarımız "Elin gözündeki çöpü görür, kendi gözündeki merteği görmez" diye boş yere söylememişlerdir. Âlimlerimiz de "Kendi kusurları üzerinde durup düşünmesi, başkalarının kusurlarıyla ilgilenmesine engel olan kişiye ne mutlu" demişlerdir. Kötü huylu insanların baskın olduğu ve toplum genelinin bundan şikâyetçi olduğu bir ortam, aynı zamanda bizlere güzel ahlakımızla sivrilme ve toplumdaki insanlara örnek olma yönünde de imkân sunmaktadır. Câhiliye döneminde kötülüğün kol gezdiği, şerrin cirit attığı bir ortama inat güvenilirliği ve güzel ahlakıyla sivrilen ve sonraları risalet ile şereflendirilecek olan- zâta, toplumun tüm kokuşmuşluğuna rağmen "Muhammedü'l-Emin" lakabını takmaları, kollektif şuuraltında iyiliğin görmezden gelinmediğini göstermesi bakımından önemlidir. Sonuç: İnsanların kötü huy ve karakterleri iyi tahlil edilirse kendimizi bu kötü huy ve karakterden kurtarabiliriz. O insanların bu huylardan kurtulmalarına da yardımcı olabiliriz. Rabbimiz ne buyuruyordu..!? "İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur." (Fussilet 41/34) Rabbimiz iyi insanlarla karşılaştırsın. İyilerin iyiliklerini örnek almayı, kötülerin kötülüklerinden de ibret almayı bizlere nasip eylesin. Soner Duman