İlginç olduğunu düşündüğüm bir şeyden söz edeceğim.
Günlük hayatta çok sık kullandığımız iki kelime olan "akıl" ve "hikmet" kelimelerinin her ikisinin de aslen "men etme, engel olma" anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
Evet, bu iki kelimenin başka anlamları da bulunmakla birlikte her ikisinin de aslî anlamı "engel olmak"tır. Araplar, atın ağzına vurulan geme "hakeme" derler. Çünkü binici, atın kendi başına serbest ve serkeş bir şekilde hareket etmesini bu gem sayesinde engeller. Bir kimse kendisini kötü durumlara düşürecek şeylere karşı engelliyor, davranışlarına çeki düzen veriyor, yanlışa düşmeme konusunda iç kontrol mekanizmasını işletiyorsa o kişiye de "hakîm (hikmet sahibi)" adı verilir.
Akıl kelimesinin de "engelleme" anlamı aslî anlamıdır. Hatta Arapça'da akılla eş anlamlı kullanılan "hicr", "nühâ", "müske" gibi kelimelerin tamamında da tutmak, engellemek anlamı vardır.
Buradan ne sonuç çıkar?
Eğer bir kimsenin iç dünyasında bir fren mekanizması varsa, kişi kendisini Allah nezdinde ve kullar karşısında kötü durumlara düşmekten alıkoyuyor, günahlara ve kötülüklere karşı kendini kontrol ediyorsa o kişi âkıl (akıl sahibi) ve hakîm (hikmet sahibi) olarak isimlendirilmeyi hak eder. Ancak kişi nefsinin ölçüsüz istek, arzu ve dürtülerine uyuyor, kendisini kontrol edemiyor, frenliyemiyorsa bu kişi ne kadar çok bilgi, kültür, eğitim sahibi olursa olsun Allah nezdinde "akıllı" ve "hikmet sahibi" olarak nitelenmeyi hak etmiyor demektir.
Buradan anlıyoruz ki İslam kaynaklarında akıldan, hikmetten söz edildiğinde bununla ezberlenmiş kuru bilgi yığını, malumatfüruşluk, zekâ ve dehâ değil kişinin iç fren mekanizması, otokontrol gücü ve nefis muhasebesi kast edilmektedir.
Rabbimiz bizleri akıl ve hikmet sahibi kullarından eylesin. Amin
En iyi sini Allh bilir